Auto-Created-3
17 Kasım 2017 ( 4645 izlenme )
Reklamlar

Ağlama duvarı..Ve VA’DEDİLMİŞ TOPRAKLAR

Merkezi Babil şehri olan ve Samî ırkından Keldanîler, Ay’a, Güneş’e ve yıldızlara tapınırdı. Bunları temsil eden çeşitli putlar yapmışlardı. 

Hazreti Nuh’un oğlu Sam’ın neslinden gelen ve tek tanrıya inanan yarı göçebe bir kavme mensup Hazreti İbrahim, kendilerine peygamberliğini tebliğ etmeye başlayınca, O’na inanmadılar ve hayli baskılar neticesi Mısır’a kaçmaya mecbur ettiler. 

Hazreti İbrahim bilahare Filistin’e yerleşince, Milâttan Evvel 2300 yıllarından itibaren, kavmi de gelip burada yurt tuttu. Filistinliler bunlara Ürdün nehrinin karşı tarafından geldikleri için İbranî adını verdi. Hebru karşı taraf, Hebrunî (İbranî) karşı tarafın adamları manasına gelir.


İBRANİLERDEN İSRAİL OĞULLARINA
Hazreti İbrahim’in iki oğlundan Hazreti İsmail Mekke’ye yerleşti; diğeri Hazreti İshak babasının yanında kaldı. Daha babalarının sağlığında Hazreti İsmail Hicaz ve Yemen, Hazreti İshak da Şam havâlisine peygamber olarak gönderildi. Hazreti İshak’ın oğlu Hazreti Yakub da dedesinin sağlığında Şam ile Kudüs arasındaki Ken’anîlere peygamber olarak gönderildi. 

Hazreti Yakub’un diğer ismi İsrail idi. İsrail, Allah’ın kulu manasına gelir. Bunun için, Hazreti Yakub’un on iki oğlundan çoğalan insanlara, Benî İsrail, yani İsrail oğulları denir. Artık bu adı alan İbrânî cemiyeti, aynı soydan gelen ferdlerden teşekkül etmeye başlamış; bu on iki kabile dışındakiler zamanla yok olmuşlardır.


VA’DEDİLMİŞ TOPRAKLAR
Hazreti Yakub’un oğullarından Hazreti Yusuf, başından pek çok macera geçtikten sonra Mısır’da maliye nazırı oldu. Babası ve kardeşlerini Ken’an diyarından, yani Filistin’den Mısır’a getirdi. Böylece o zaman topu topu yetmişiki kişi olan İsrail oğulları, Mısır’a yerleşti. Dört asır burada rahat bir hayat sürdüler. Sonradan büyük bir zulüm ve sıkıntıya uğradılar. Hatta köleliğe düştüler. 

Onları bu sıkıntılardan kurtaran ve Arzı Mev’ud, yani Rab tarafından va’dedilmiş topraklara (Filistin’e) götüren, Hazreti Musa oldu. Yolda Tur dağında Hazreti Musa’ya Tevrat ve On Emir indi. Hazreti Musa, nüfusu iki milyona ulaşan halkıyla Lût Gölünün güneyine kadar geldi. Ken’an ilini uzaktan gördükten sonra vefat etti. Yerine geçen yeğeni Hazreti Yuşa Kudüs’ü Amâlika kavminden aldı. Amâlika, bugünki Filistinlilerin atalarıdır. O zaman putperest idiler.


BEYTİ MAKDİS YAPILIYOR
Hazreti Davud ile oğlu Süleyman, peygamberlikle hükümdarlığı uhdesinde birleştirdi. Milattan Evvel 1020 senesinde, Hazreti Davud hükümdar oldu. İsrail oğullarının en parlak zamanı başladı. M. E. 973’te vefat edince yerine geçen oğlu Hazreti Süleyman, babasının hazırlattığı yere Finikeli mimarlara Mescidi Aksâ adındaki meşhur ve muhteşem mabedi yaptırdı. 

Buna Beyti Makdis de denir. 7 sene süren inşasında çok kıymetli malzeme kullanıldı. Uzaktan bakılınca, bir altın parçası gibi pırıl pırıl parlar, görenleri hayran bırakırdı. İçinde Tevrat, On Emir ve diğer emanetler bulunan Tâbûtı Sekîne’yi, yani mukaddes sandığı, bu mabedin bir odasına koydurttu.
Hazreti Süleyman’a kadar İsrail hükümdarları saray nedir bilmezlerdi. 

Evleri, en adi bir köylü evinden farksızdı. Hazreti Süleyman Kudüs’ü imar etti. Birçok binalar, saraylar, bahçeler, havuzlar, mabedler yaptırdı. Onun zamanında Kudüs dünyanın en zengin, en güzel şehri idi. Denebilir ki, dünyada şimdiye kadar hiçbir hükümdar, Hazreti Süleyman gibi muhteşem ve masallara benzeyen bir hayat sürmemiştir.


TALMUD’UN MİRASI: YAHUDİLİK
Daha önce on iki kabileye ayrılmış olan İsrail oğulları, Hazreti Süleyman’ın vefatından sonra iki devlete bölündüler. On kabile İsrail devletini, diğer ikisi Yahuda devletini kurdu. İsrail devleti M.E. 721’de Asurlular, sonra da Yahuda devleti M.E. 586’da Babilliler tarafından yıkıldı. 

587 senesinde Asurlu hükümdarı Buhtunnasar Kudüs’ü yakıp yıktı. Yahudilerin çoğunu öldürdü. Kalanlarını da, Babil’e sürdü. Bu karışıklıkta Tevrat nüshaları ortadan kayboldu. Hazreti Uzeyr’den başka kimsenin ezberinde değildi. Zamanla birçok yerleri unutuldu, değişikliğe uğradı. Muhtelif kimseler, hatırlarında kalan âyetlerini yazarak, Tevrat isminde çeşitli risaleler meydana geldi.


Yahudi dininin bir de sözlü kaynağı vardır: Talmud. Hazreti Musa’nın sözleri olduğuna inanılan hususlar, nesilden nesile nakledilerek nihayet Yahuda adlı bir haham tarafından milâdın ikinci asrında kitap haline getirildi. Musevi dinine artık Yahudilik denmesi, bu hahama izafeten olmuştur.


İran hükümdarı Şireveyh, Asurluları yenince, M.E. 539 senesinde Yahudilerin tekrar Kudüs’e dönmelerine izin verdi. Yahudiler, M.E. 520 senesinden sonra Mescidi Aksâ’yı yeniden tamir ettiler. M.E. 63 yılında Kudüs, Romalı kumandan Pompeus tarafından alındı. Pompeus, Kudüs şehrini ve Süleyman Mabedi de denilen Mescidi Aksâ’yı ateşe verdi. Böylece Yahudiler, Roma hakimiyetine girdiler. M.E. 20 yılında Romalıların Filistin’deki Yahudi valisi Herodes, mabedi tekrar yaptırdı.


MABED YANIYOR
Yahudiler Roma hakimiyetine baş kaldırdılar. Fakat Milâdın 66. yılında Romalı kumandan Titus, Kudüs’ü tamamen yakıp yıktı. Şehri viraneye çevirdi. Bu arada Beyti Makdis de yandı. Sadece Ağlama Duvarı diye bilinen batı duvarı kaldı. Titus’un, katliamından sonra Yahudiler bölük bölük Filistin’i terk ettiler. Romalıların emrinde çalıştırılmak üzere, Mısır’a sevk edildiler. Böylece dünyanın her yerine yayıldılar.


Bizanslılar, Emevîler, Memlükler ve Osmanlılar Beyti Makdisten arta kalanı muhafaza ettiler. Mescidi Aksâ, Müslümanlarca da en mukaddes üçüncü mabed sayılır. Emevî halifesi Abdülmelik, Hazreti Muhammed’in miraca yükseldiği kayanın üzerine Kubbetü’sSahra’yı yaptırdı. Altın kubbesi pırıl pırıl parlayan bu bina, bugün bile Kudüs’ün sembolü sayılır. Mescidi Aksâ’nın olduğu yere ve Ağlama Duvarının bitişiğine, Emevî halifesi Velid, cami inşa ettirdi. Kanuni Sultan Süleyman Kudüs’e son hâlini verdi.


Yahudilerin haKotel haMa’aravi (batı duvarı) adını verdikleri duvara, Hıristiyanlar Ağlama Duvarı dediler. 18 m yüksekliğinde, 485 m uzunluğundadır. Taşlarının 24 sırası toprak üzerinde, 19 sırası yer altındadır. 6 m de yer altında vardır. Bazı taşları 12x1m ebadında ve 100 tondan fazla ağırlıktadır. 

En üstteki 11 sıra Müslümanlardan; geri kalanı da Hazreti Süleyman’dan değil, Herodes’ten kalmadır. Ağlama Duvarı, yüzyıllarca Yahudilerdeki millî ve dinî şuuru ayakta tuttu. Kurtarıcı Mesih inancı da, bu şuurun devamını temin etti. Yahudi inancına göre, “Bu duvar yıkılmayacak ve Rab, mabedin batı duvarını asla terk etmeyecektir!” Bu inanca göre Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edecek olan Kurtarıcı Mesih’tir.


2 BİN YILLIK RÜYA
Kudüs, Müslümanların eline geçtikten sonra Yahudilerin buraya gelip ibadet edebilmelerine müsaade edildi. Bölgede Yahudi nüfusunun artmasından sonra Yahudiler, Ağlama Duvarı önüne sıralar, masalar koymak ve o bölgedeki evleri yıkmak istedilerse de Müslümanlar buna mani oldu. 

1929 senesinde Ağlama Duvarı sebebiyle Müslümanlarla Yahudiler arasında hadiseler çıktı. Birleşmiş Milletler Cemiyeti tarafından kurulan bir heyet, duvarın Müslümanların mülkiyetinde olduğuna ve Yahudilerin orada dua edebileceklerine karar verdi. 1967 yılında İsrail Kudüs’ü işgal etti. Yahudiler, Ağlama Duvarı önünde toplanıp 2000 yıllık rüyanın gerçekleşmesini coşkuyla kutladılar.
Bugün dünyanın her tarafından gelme Yahudiler, Ağlama Duvarı önünde sallanarak dua eder; Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu günlerin yasını tutarlar.


YAS TUTUYORLAR
Her yıl dünyanın dört bir köşesinden Ağlama Duvarı’nı ziyaret için Kudüs’e akın eden Yahudiler; Süleyman Mabedi’nin ayakta olduğu günlerin yasını tutuyor. 

Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci..

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Çamur Olay Bill Gates çıkışı Ölümlerin sebebi, kara propagandacılar olmasın! Bu Ekrem, Sülün Osman’a ‘olmayan kule’yi satar!