Auto-Created-3
15 Şubat 2020 ( 4139 izlenme )
Reklamlar

Başbuğ’un itiraf ettiği idamlık suçu!

Genelkurmay eski Başbakanı İlker Başbuğ’un, belki de farkında olmadan yaktığı işaret fişeği tartışılmaya devam ediliyor.Yakında unutacaktık.İlker Başbuğ’un hatırlatması, çok iyi oldu.O kendi açısından, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan kanun değişikliğinin FETÖ operasyonu olduğunu iddia ediyor ama..Biz söyleyelim..Hem de açık açık söyleyelim..


O kanun değişikliğinin, sonradan darbecilerin Anayasa Mahkemesi’ndeki adamları tarafından iptal edildiğini de hatırlatarak söyleyelim.. Aynı sistemin gelmesi için, yani darbecilerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesi için, daha sonra referandumla anayasa değişikliği yapılmak zorunda kalındığını hatırlatarak söyleyelim..

 İlker Başbuğ, üç tane hatalarını söyleyip, sorumluluktan sıyrılamaz.

Lafın gelişi “Üç tane” demiyorum..

Başbuğ tam üç tane hatalarını saymış..

“Hepsi hepsi bu idi.. Bu kadarcık suç, kadı kızında da olur” boşvermeciliği ile, olayı kapatmaya çalışan bir Başbuğ ile karşı karşıyayız.

Nedir o kabullenilen üç hata?

Kendi ağzından öğrenelim:

“Geçmişte hatalar oldu. 12 Eylül 1980 askeri müdahale olayı sonrası ortaya çıkan bir ‘türban’ meselesi oldu. Yapılan hata, 18 yaşını dolduran kızlarımızın üniversitede türban takması konusunda karşı çıkılması, en büyük yanlıştı.”

Hata bir..

O “Hata” diyor ama..

Ben “İdamlık suç” diyeceğim..

O tarihte idamlık suç..

Bugün için de “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren” suç.

Bakmayın siz, İlker Başbuğ’un, “100 soruluk imtihanda, bir soruyu hatalı cevaplamışız” dercesine, olayı önemsizleştiren anlatımına..

Bir kız öğrencinin bin bir emekle kazandığı tıp fakültesine, hukuk fakültesine gitmesine başındaki örtü sebebi ile engel olunması, hele hele bunu askerin yapması, idamlık suçtur.

Yıllarca yazdık, söyledik.

“Askerin başörtü ile ne ilgisi var? Üniversitedeki başörtüye, asker ne diye karışır?” dedik.

Kulaklarının üzerine yattılar..

Şimdi İlker Başbuğ, “Hata idi” diyor..

“Oldu da bitti maşallah” dercesine..

Sanki hiçbir şey olmamış..

Binlerce, on binlerce kızımızın okuma hakları ellerinden alınmamış, hayalleri yıkılmamış gibi..

Hem suçu itiraf ediyor..

Hem de, “Hatamız hepsi hepsi bu” demeye getiriyor..

Net konuşalım..

FETÖ şu an zaten hesap veriyor.

FETÖ’nün suçlamalarında, İlker Başbuğ ve diğer kişilere yönelik suçlamalarda sulandırılan iddialar olabilir, abartılan konular olabilir..

Ama, İlker Başbuğ’un bu itirafı, tek başına onun rütbesinin şu an dahi sökülüp, emeklilik hakkının elinden alınmasını gerektiren bir suç mudur, değil midir?

Siz kim oluyorsunuz da..

Milletin düşmana karşı kullanmak üzere size emanet ettiği silahı göstererek, bu ülkenin çocuklarının, başındaki örtü sebebi ile, eğitim haklarını ellerinden alıyorsunuz?

Onbinlerce kızımızın öğrenim hakkını ilgilendiren ve affı kesinlikle mümkün olmayan bu suçun yanı sıra..

Hangi hukukçuya soracak olursanız olunuz..

Aklı başında her hukukçunun, “Cezası ağırlaştırılmış müebbettir” diyeceği, ikinci bir suçu daha itiraf ediyor İlker Başbuğ..

Kendi ağzından aktarıyorum:

“Dönemin Başbakan’ının eşinin GATA’ya alınmaması, mezuniyet törenlerine alınmaması yanlıştı.”

Bu cümlede de, İlker Başbuğ ikinci ve üçüncü suçlarını itiraf ediyor..

Şimdi karşımıza çıkıp, “FETÖ’nün siyasi ayağı nerede, çorabı nerede, donu nerede, külotu nerede” diyerek, FETÖ’yle ölümüne mücadele içinde olan Tayyip Erdoğan’a kara çalmak isteyenler, itiraf ediyorlar ki, “Biz, milletin silahını belimize takıp, milletin seçtiği Başbakan’ın eşini, milletin parası ile işletilen hastaneye almadık.”

Bu suçun cezası ne?

Ağırlaştırılmış müebbetten başka ne olabilir?

İlker Başbuğ, aynı cümlede, bizim unuttuğumuz diğer suçu da itiraf ediyor:

“Başbakan’ın eşi başörtülü diye, mezuniyet törenlerine de, onu almadık!”

Affedersiniz, bu itirafları yapan insanlar, hâlâ orduevlerinde mi kalıyorlar?

Bizim paralarımızla, korumalar eşliğinde yaşayıp, günlerini gün mü ediyorlar?

Bizim vergilerimiz/primlerimiz sayesinde emekli maaşı alıp (eskisi kadar olmasa da), hala bize sopa mı gösteriyorlar?

Aynen öyle..

İlker Başbuğ üç tane suç itirafında bulunmuş ama..

Ben kendisine, diğer suçlarını da hatırlatayım..

“Siz, İlker Başbuğ.. Siz, bu ülkenin şehit annelerini, orduevlerine almıyordunuz!”

Evet..

Oğlunu PKK ile mücadelede kaybetmiş anneler, bu ülkenin orduevlerine, daha düne kadar, giremiyorlardı.

Gerekçe, yine başörtü idi..

“Siz, İlker Başbuğ.. Siz, bu ülkenin imam hatip mezunu gençlerini, harp okullarına almıyordunuz!”

Evet..

Her lisenin mezunu, imtihana girip, başarılı olursa, harp okuluna devam etme imkanı elde etse de.. Bu sayede, FETÖ’cüler ellerini kollarını sallayarak, harp okullarına girse de..

FETÖ’nün bugün hakkından gelen Tayyip Erdoğan dahil, hiçbir imam hatipliyi, İlker Başbuğ ve avanesi, harp okullarına kabul etmiyordu..

Suçlarınızı biliyorsunuz, değil mi İlker Paşa?

Devam edeyim mi?

Edeyim..

Siz.. Adınız ile, soyadınız ile..

311 generali de yanınıza alarak..

Akit’i boğmak istemiştiniz..

Hatırladınız mı?

Bu ülkenin güvenlik güçlerini şehit eden teröristlere “Kahraman” diye övgüler düzen..

 Askere, polise kurşun sıkılması için yayınlar yapan Özgür Gündem’den başlayın..

PKK’nın yayın organı mahiyetindeki hiçbir gazeteye..

Hatta..

PKK’lıları “Dağdaki alanlara, sigara izmariti bile atmıyorlar” diye güzellemeler yapan adamların bulunduğu Cumhuriyet gazetesine..

Açmadığınız trilyonluk tazminat davasını..

Akit’e açmıştınız..

Daha sayayım mı?

“Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması için, geceyarısı kanun değişikliğini kimler verdi” diye sorguluyorsunuz ya..

Ben de sorguluyorum: “Cuma dergisi yazarlarını, Mustafa Karahasanoğlu’nu, Abdurrahman Dilipak’ı askeri mahkemede kim yargılatmıştı?”

“Asker kişiler, askeri mahkemede yargılanmalı” diyen İlker Başbuğ, söyler misin, sivil kişilerin, sivil dergilerde yayınlanan görüşleri için, askeri mahkemede dava açmak; o insanları baskı altına almak, onları tehdit etmek, darbe ile korkutmak değil de neydi?

Suçları buraya sıralasak, ne köşe yeter, ne sayfa, ne gazete..

İyisi mi İlker Paşa sussun.. Bize de eski defterleri açtırmasın..

Ali Karahasanoğlu/Yeniakit

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Koronavirüsün hayati bir etkisi daha ortaya çıktı! “Aynı lüks o organ için bulunmuyor” Vefasız Çinliler kitlerin parasını almışlar!.. Merkel koronavirüsle ilgili dehşet veren rakamı açıkladı Maskeler bir kez daha düştü! Kavala'da tahliye Kaşıkçı'da yargılama