İnsanların mahşer denilen alanda bir araya getirilmesin den sonra, kendilerine dünyada iken sarf ettikleri her bir sözün ve yaptıkları her işin hesabı sorulacaktır. Mahşer yerinde herkesin Allah nezdindeki yerine ve derecesine göre uzun yahut kısa süren bir bekleyişi olacaktır.
Burada insanlar, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba çekilecektir. Hadis i şeriflerde müminlerin sorulan sorulara kolaylıkla cevap verecegi bildirilirken, inkârcıların ise, inceden inceye bir he sap ve sorgulamadan geçirilecegi haber verilir.
Hesap ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, gerektiginde insanların uzuvları ve yeryüzü de insanın yaptıklarına şahitlik edecektir. Zerre miktar hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını görecegi sorgu ve hesap sırasında insanlar, şu beş şeyin hesabı sorulmadan bırakılmayacaklardır:
a. Ömrünü nerede tükettigi,
b. Gençligini nasıl geçirdigi,
c. İlmini hangi yolda kullandıgı ve onunla nasıl amel ettigi,
d. Malını nerede kazanıp nerede harcadıgı,
e. Bedenini nerelerde kullanıp yıprattıgı.
Hadiste belirtildigine göre Allah Teâlâ, evvela, dünya da yaşarken çok Kur’ân okumuş ve ezberlemiş olan birini çagırır. Ona:
– Ben, Peygamberime indirmiş oldugum Kur’ân’ı sana ögretmedim mi, diye sorar.
Adam:
– Evet, ya Rabbi! Ögrettin, diye cevap verir.
Allah:
– Peki, sen ögrendigin o Kur’ân’la ne yaptın, der.
Adam:
– Ben, hem kendim onu gece gündüz okudum, hem de insanlara ögrettim, der.
Allah:– Yalan söylüyorsun, der. Bunun üzerine melekler de: – Yalan söylüyorsun, diye adamı azarlarlar.Allah:
– Bilakis sen, “Falan ne kadar bilgili, filan ne ne güzel Kur’ân okuyor!” desinler diye ögrendin ve okudun. İnsanlar da senin hakkında bunu söylediler” buyurur. Ardından me leklerine onu yüz üstü cehenneme atmalarını emreder.
Sonra dünyada iken Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkândan vererek zengin yaptıgı bir insan getirilir.
Allah ona da:
– Ben sana dünyada yaşadıgın süre içinde her çeşit mal ve imkânı vererek seni zengin etmedim mi, diye sorar.
Adam:– Evet ya Rabbi! Beni zengin ettin, der.Allah:– Peki, benim sana verdigim o zenginlikle sen ne yaptın,
der. Adam:
– Verilmesini istedigin her yere harcadım. Asla cimrilik yapmadım, der.
Allah: – Yalan söylüyorsun, der. Melekler de:– Yalan söylüyorsun, diye adamı azarlarlar.Allah:– Sen ne yaptınsa, “Falan, ne kadar cömert” desinler
diye yaptın. Nitekim insanlar da senin hakkında bunu söy lediler, der. Ardından da yüz üstü cehenneme atılmasını emreder.
Sonra dünyada iken savaşmış ve şehit düşmüş bir insan getirilir.
Allah ona:– Niçin öldürüldün, diye sorar.Adam:– Senin yolunda savaşmakla emrolundum. Ben de
ölünceye kadar savaştım ve şehit oldum, diye cevap verir. Allah:
– Yalan söylüyorsun, der.
Melekler de:– Yalan söylüyorsun, diye adamı azarlarlar. Allah:
– Hayır sen, “Falan ne kadar cesur” desinler diye savaş tın. İnsanlar da senin hakkında bunu söylediler” buyurur. Ardından o kişinin de cehenneme atılmasını emreder.
Kıssadan Hisse
1. Gerçek mümin, en yüksek ahlâka sahip olan insandır. Onun ibadetinde gösteriş, muamelesinde aldatma, gönlün de kin ve nifak yoktur. Gösteriş, insanı Hak’tan, aldatma ise hem Hak’tan, hem de halktan uzaklaştırır.
2. Bir insanın yalnızken derince ibadet edip başkalarının yanında sıg yapması riya; kendi kendine yaptıgında ve rip veriştirip başkalarının yanında özenip bezenmesi ise şirk kabul edilmiştir. Mümin, Rabbisiyle arasındaki mü nasebete bakmalıdır.
Şayet ibadetlerimizde insanların mülahazalarını nazarı itibare alıyorsak, kaybediyoruz de mektir. Biz gösteriş ve taklite girmemeliyiz. “Amelimi birisi görsün, begensin…” veyahut “Böyle yaparsam bana şöyle derler!” gibi duygularla başkalarının begenisini, alkışını ka zanmak için yapılan şeylerin kıymeti yoktur.
3. Bununla beraber, herkes kendi marifet ufkuna göre ibadet eder, “benim marifet ufkum uyuklamaya, uyuşuk luga müsaade ediyor.” şeklinde bir düşünceyle meseleyi hafife almak da yanlış olur. Mümin, kulluk şuuruyla dop dolu olarak iradesinin hakkını vermelidir...