Kimseyi tehdit etmeye niyetim yok..
Ben tespitimi yapıyorum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, bu günleri tahmin edip, tespitini yapmıştı..
Milliyetçi geçinen bir parti, PKK destekçisi bir parti ile nasıl aynı kulvarda yol alır?
Akla ziyan bir ittifak..
“Biz ittifak yapmadık. Tesadüfen onlar da, bizim desteklediğimiz adaya oy verdiler. Bu bizim suçumuz değil” savunması ile, kurtulacaklarını sandılar..
Aynı savunmayı, HDP yönetimi de yaptı..
Ülkücüleri faşist olmakla suçlayan HDP tabanındaki bir kesim de, İyi Partililerin önceki dönemlerde ülkücü camiada yer almalarını öne sürerek, “Bu faşistlerle HDP’nin ittifakı ne demek oluyor?” eleştirisi yaptılar..
HDP yönetimi onlara, “Bizim oy verdiğimiz İstanbul, Ankara ve diğer büyük şehirlerdeki belediye başkan adayları, tesadüf bu ya, İyi Partililer tarafından da desteklenmiş.. Biz İyi Parti ile ittifak yapmadık” cevabını verdiler.
Kimi bu yalana inandırabilirlerse..
Ve sonuçta..
Halk uyandı..
İyi Partili yetkililerin gittikleri her yerde, itirazlar yükseldi..
Meral Akşener’in propaganda için gittiği her ilde, kendisine sorular soruldu..
HDP ile niçin ittifak yaptıkları soruldu.
İP’li vekillere, gittikleri memleketlerinde aynı soru soruldu..
Hangisi, net bir cevap verebildi?
Meral Akşener mi?
Müsavat Dervişoğlu mu?
Yavuz Ağıralioğlu mu?
Ümit Dikbayır mı?
Uğur Poyraz mı?
Hangisinin ittifak sorularına verdiği, mantıklı bir cevap var?
“Gerçekten bu cevabı dinlediğimde, kendisine hak verdim” delinen bir İP’li var mı?
Ben göremedim.
Hepsinde kaçamak cevaplar.
Lafı uzatıp, dikkatleri dağıtmalar..
“Eeee” diye başlayıp..
“Şimdi şöyle bakmak lazım” ile devam eden, topu taca atmalar.
Oysa hepimiz biliyoruz ki..
Sonunda sandık önümüze gelecek..
Bu laf çevirmelerin hiçbirisinin kıymeti harbiyesi kalmayacak.
Seçmen, kendisine ittifak ile ilgili ne cevap verildiğini hatırlamaya çalışacak..
“Yok, bana bir cevap vermediler” diyecek..
Ve buna göre oyunu kullanacak..
Yıllar önceki, bambaşka amaçla söylenmiş “kelle” ifadesi üzerinden kendilerinin küfrünü aklamaya çalışanlar..
Hiç düşünmüyorlar ki..
“Bizim şu an savunduğumuz şey, bir şehidin bacısına sinkaflı küfür.. Bunun neyini savunuyoruz? Buna nasıl mazeret üretmeye çalışabiliyoruz?”
Akılları bağlanmış..
Basiretleri yok olmuş..
Mantık diye bir şeyleri kalmamış..
Daha bir hafta önce, Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesi ile ilgili tezkereye, Millet İttifakı’nın diğer bileşenlerinin nasıl yaklaştığı görüldü..
CHP, “Bu tezkereye ‘Evet’ demek ihanettir” dedi.
İyi Partililer gıklarını çıkaramadılar..
HDP, tezkere için “Kürtlere savaş kararı alındı” dedi..
İyi Parti tek kelime edemedi..
Bu koşullar altında, İyi Parti, ittifak yaptığı partilerin zihniyetini hâlâ öğrenemedi mi?
“Biz istediğimiz şeye cevap veririz, istemediğimiz, işimize gelmeyen şeylere cevap vermeyiz” denilerek, seçmenin huzuruna gidilir mi?
Gidildiğinde seçmen, şamarı size indirmez mi?
İndirdiğinde, “Tehdit edilmiştik, şimdi sahada karşılığı geldi” saldırganlığı ile, suçunuzu örtebilir misiniz?
Bunlar daha iyi günleriniz.
Evet, iyi günleriniz.
Çünkü seçmen, size sadece soru yöneltiyor.
Siz de..
Çaresizlik içinde, kem küm ederek, kendinizce bir cevap verdiğiniz sanıyorsunuz..
Sinirleniyorsunuz..
Kimi zaman tekme tokat seçmene girişiyorsunuz..
Kimi zaman da, sinkaflı küfürle karşılık veriyorsunuz..
Ama esas kötü gününüz, sandıkların açıldığı gün yaşanacak.
Seçmenin tokat atması ile yaşanacak.
Cumhurbaşkanlığı seçimi akşamında, nasıl ki Meral Hanım kaçacak delik arıyordu..
“İstifa ediyorum” demeyi bile beceremedi..
2023 seçimlerinde de..
2018’de yaşadığının çok daha ağırını yaşayacak..
Bu sefer evine kesin dönecek..
Ama, “Eski İçişleri Bakanı” sıfatı ile değil..
“HDP ile ittifak yapıp, PKK’nın başının heykelini dikecek adamlarla kahvaltı hazırlığı yaparken, uçuruma yuvarlanan siyasetçi” diye anılacak..
“Asena” olarak değil..
“PKK’lı teröristlerin Kandil’den destekleme sözü verdiği adaylara seçim kazandıran korkak siyasetçi” diye anılacak..
“Milliyetçi siyasetçi” diye değil..
“Vatanını, ABD’ye peşkeş çekenlerle ittifak kuran siyasetçi” olarak anılacak..
“Örf ve adetlerine titizlikle sahip çıkan ülkücü isim” diye değil...
“Gaylerin, lezbiyenlerin, homoseksüellerin çizgisinde, İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar geri getirme sözü verip, sandığa gömülen çakma ülkücü” diye anılacak..
“Dindar bir siyasetçi” diye değil..
“Dindar cumhurbaşkanını devirmek için, yasakçı CHP ile, ateistliklerini her daim tekrarlayan HDP ile birlikte yol yürüyen siyasetçi” olarak anılacak..
“Vatansever, Türk milliyetçisi bir politikacı idi” diye değil..
“Karabağ’ın işgalden kurtarılması için Azerbaycan’a satılan SİHA’ları gerekçe göstererek ‘Uluslararası mahkemede Türkiye yargılanır’ diyebilecek kadar seviyesizleşen CHP’li Ünal Çeviköz ile aynı çatı altında buluşan, ‘Ermeni soykırımı vardır, halen de devam etmektedir’ diye açıklama yapan HDP ile milliyetçi idarecileri tepetaklak etmeye çalışan, başaramayan kadın” olarak anılacak..
Onun için diyoruz ki..
“Bu, daha iyi günleriniz.”
Sadece İyi Partililerin değil..
HDP’lilerin de hali harap.
“Mazlum insanlara sahip çıkan siyasetçiler” olarak değil..
“Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okullara koyan Cumhurbaşkanı’nı devirmek için, ‘Öğrenci andını tekrar okullarda zorunlu olarak okutmaya başlatacağız’ taahhüdünde bulunan CHP ve İP ile ittifak kuran hainler” diye anılacaklar..
“Tüm toplumun, kültürel haklarını savunan siyasetçiler” olarak değil..
“Kürtçe televizyonu bize armağan eden siyasetçiyi devirmek için, ‘Kürtçe diye bir dil yoktur’ diyen zihniyeti başımıza tekrar getirmeye çalışan siyasetçiler” diye anılacaklar..
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit