Yahudiler, asırlardır Mesih’in gelip kutsal toprakları tamamen ele geçireceğine ve Yahudi dünya hâkimiyetini tamamen kuracağına inanmaktadırlar. 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşunun Yahudilerce “Mesih’in ayak sesleri” olarak değerlendirilmesi bu inancın ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Bu bâtıl inanışlara Yahudiler sıkı sıkıya bağlıdırlar.
Yahudi liderleri defalarca kutsal topraklardan bahsetmiş, asıl hedeflerinin bu toprakları ele geçirmek olduğunu belirtmişlerdir. Siyonizmin teorisyenlerinden Theodor Herzl diyor ki: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı’na. Sloganımız, David ve Solomon’un Filistini olacaktır.”
İsrail Devleti’nin kurucusu David Ben Gurion 1948 yılında benzer şeyleri söylüyor: “Filistin’in bugünkü haritası, İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka haritası vardır. Bu harita Nil’den Fırat’a kadardır.”
Görüldüğü gibi Türkiye’nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları ele geçirmek, Yahudilerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir. İsrail Ordusu bu amaç için savaşmaktadır.
Fanatik hahamlar, Tevrat’ı değiştirirken diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı sapkın ideoloji, tarih boyunca, sayısız katliam ve vahşet eyleminin yapılmasına sebep olmuştur. Tahrif edilmiş Tevrat’ta yer alan şu ifadeler bunun apaçık delilleridir.
“İste benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.”
“Ve Allah’ın Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin; gözün onlara acımayacak.”
Daha fazla örnekler vermeye lüzum görmüyorum. Sonuç olarak şunu iyi anlamalıyız ki, bu bilgilerden açık bir şekilde görülmektedir ki nefsine uyan ve sapkın öğretilere inanan insanların bütün dünyaya hâkim olma hırs, arzuları asırlardan beri mevcuttur ve zamanla bir inanç hâlini almıştır. Yani “Dünyaya hâkim olma” onların dini hâline gelmiştir. Ve işte tarihin derinliklerinden gelen bu çalışmalar 3000 yıllık bir gelişme göstererek bugünkü hâlini almıştır.
İşte 3000 yıl önce, nefislerine esir olarak ve şeytana uyarak önce Cenabı Hakk’ın, Musa Aleyhisselâma gönderdiği hak kitap Tevrat’ı sonra, yine Cenabı Hakk’ın, İsa Aleyhisselâma gönderdiği hak kitap İncil’i arzularına uygun şekilde değiştirenler o günden beri babadan oğula ve nesilden nesile kendi üstün ırk fikirlerini ve bunun esas gayesi olan “Dünya Hâkimiyeti”ni gerçekleştirebilmek için bu 3000 yıllık sürede büyük bir gelişme gösterdiler.
Bilhassa son 400 yılda, Amerika, Asya ve Afrika’nın zenginliklerini sömürmeye başladılar. Faizin yayılması ve kapitalist nizamın geliştirilmesi suretiyle “çok büyük paralar” elde ettiler. Zamanla bunlar büyük bankalar hâline geldiler. Ve bütün dünya ekonomisini kontrolleri altına almaya başladılar.
Astronomik ölçülerde zenginleşen bu kimseler, sadece ekonomik hayatı değil, zamanla bütün dünya ülkelerinin siyasi yönetimlerini de kontrolleri altına almaya başladılar. Medyayı ve en büyük dünya haber ajanslarını, stratejik araştırma enstitülerini aynı şekilde kontrolleri altına almaya başladılar. Nihayet yavaş, yavaş bütün dünyayı yöneten “Gizli Dünya Devleti”ni (GDD) kurdular. Bu GDD vasıtasıyla bugün bütün dünyayı yönetecek bir noktaya geldiler.