Tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu, neredeyse yüz yıldır süregelen Osmanlı düşmanlığının sebebini soruyor yazısında. Bahadıroğlu, Osmanlıyı ecdadı olarak kabul etmeyenlere soruyor: “Peki sizin ecdadınız kim?” O geçmişi bir sorgulamalarını tavsiye ediyor ecdadını inkar edenlere.
Bahadıroğlu, ecdat olarak kabullenebilmek için Atatürk, İsmet Paşa ve yüz yıla bilevarmayan bir tarih yeter diyenlere şu soruyu soruyor: “Övündüğünüz kişilere de lütfen aynı gözle bir kerecik bakar mısınız?” ve ardından o dönemde yaşanan çarpıklıklara değiniyor: Millet yiyecek bir dilim ekmek bulamazken, Ankara’daki yöneticilerin ihtişamlı salonlarda balodan baloya koştuklarını…
Jandarma ve tahsildar baskısı altında toplanan vergilerin (parası olmayanın koyunu, danası ahırdan alınıp götürülürdü) üst düzey yöneticilere bol keseden ikram edildiğini… En müsrif Padişah’ın (Sultan Abdülmecid) bile “fazla masraf oluyor” diye kullanmadığı Saray Yatı “Ertuğrul”un ıskartaya çıkarılıp yerine dünyanın en büyük, en lüks yatı “Savarona”nın satın alındığını…
Atatürk’ün, kendi döneminde dünyanın en zengin insanları arasında sayıldığını, maaşının bugünkü Cumhurbaşkanı maaşından kat kat fazla olduktan başka, toplam yıllık gelirine hiçbir Osmanlı padişahının ulaşamadığını… Hint Müslümanlarının ekmeklerinden keserek İstiklal Mücadelesi’nde kullanılmak üzere gönderdikleri para ile İş Bankası’nın kurulduğunu, bu hisselerin halen CHP’nin kontrolünde bulunduğunu… Çankaya Köşkü’nde cereyan eden kadın rekabetinin Harem’e taş çıkartacak kadar girift olduğunu…
Latife Hanım ile Fikriye Hanım arasında cereyan eden “güç mücadelesi”nin Fikriye Hanım’ın ensesinden vurularak öldürülmesine kadar sürdüğünü, cinayete “intihar” süsü verildiğini ve açıklamanın bu şekilde yapıldığını, ancak bu cinayetin hala “faili meçhul” olduğunu… “Bilmiyor musunuz? Muhtemelen bilmiyorsunuzdur, zira o dönemi irdelemek yasak, yalnızca övmek ve yüceltmek serbesttir.” Bahadıroğlu, tüm padişahları kötülemenin hatta iftira atmanın çok zalimce olduğunu vurguluyor ve devam ediyor: “Padişahlar şöyle, padişahlar böyle.
36 padişahımız var. Hepsi mi “kötü”?.. Hepsi mi “zalim”?.. Hepsi mi “uygunsuz”?.. Hepsi mi “müsrif” ve “zevksafa düşkünü”? Hiç mi güzel bir şey yapmadılar? Selimiye’yi, Süleymaniye’yi, Sultanahmed’i siz mi yaptınız, atanız mı yaptı? Onlar ecdadım değil” dediğiniz anda, bu inkar sizi doğal olarak Selimiye’yi, Süleymaniye’yi de inkara götürür.
O zaman bu eserleri hangi yüzle turistlere gösterip övüneceksiniz.” Yazar, İngiltere krallığında yaşananların bizim İmparatorluğumuzda olmamasına rağmen İngiliz halkın tutumundan bahsediyor: “İngiltere pek çok “zalim”, “kadın düşkünü”, “ihtişam budalası” kral gördü, ama İngilizler “Kraliyet Ailesi”ni hiçbir zaman toptan reddetmedi, kimse kalkıp “Onlar benim ecdadım değil” demedi.
Orası hala “Büyük Britanya İmparatorluğu” ve halk hanedana büyük saygı gösterir.” Eleştirin, ama “iftira” atmayın, aşağılamayın; hele de aslınızı inkar etmeyin ki, “haramzade” sınıfına girmeyin!