“Torpil bitecek” diyordu, birileri. Bizim mahalledeki bazı Doğrucu Davut’lar da.. Koşa koşa gidip..
“Bende de tuz var” diyordu.. Hıyara tuz yetiştiriyorlardı. Torpil nerede, kim hangi torpille hangi işe alınmış, tek örnek veremeseler de..
Algıyı oluşturuyorlardı.. İktidarın kendi yandaşlarını, bankamatik memurluk sayesinde beslediği ileri sürülüyordu..
O bankamatik memurluğa da son verilecekti.. At yalanı, varsa inananı. “Liyakat” dediler.. “Ehliyet” dediler.. “Rüşvete son” dediler.. “Peşkeşe son” dediler.. “İhalelerde kayırmacılığa son” dediler..
Hepsinin kralını, kendilerinin yaptıkları ortaya çıktı..
“Karşınızdakini nasıl bilirsiniz” diye sorulmuş.. “Kendim gibi” diye cevap verilmiş..
Bunların işi de bu.. İki âmâ dolma yiyorlarmış.. Üçkağıda meyilli olan âmâ..
Karşısındakine çıkışmış.. “Niye ikişer ikişer alıyorsun” diye..
Sorulmuş, “Nereden biliyorsun, karşındaki âmânın ikişer ikişer dolma yediğini? Senin gözün görmüyordu, hani?”
Cevap vermiş, uyanık âmâ: “Ben ikişer ikişer yiyorum da!”
CHP’nin sergilediği tavır da bu.. HDP’ninki bu.. İP’inki aynen bu.. Birileri diyecek ki, “Bunlar iktidarda değil ki.. Nereden çıkarttınız memurlukta, yolsuzlukta, rüşvette, torpilde sabıkalarını..”
Merkezi yönetimde olmasalar da.. Mahalli idarelerde birçok belediyeyi yönetmiyorlar mı?
Sadece CHP’li değil.. İyi Parti ve HDP desteği ile seçilen CHP’li belediye başkanları..
Hem de.. İyi Parti ve HDP ile birlikte belediyeyi yönettiklerini itiraf etmiyorlar mı?
Kadroları bölüştüklerini açıkça ikrar etmiyorlar mı?
İstanbul’da, CHP İl Başkan Yardımcısı’na, “Belediyeye alınacak işçileri % 35 CHP’nin teşkilatına, % 15’ini İyi Parti teşkilatına, % 15’i de diğerlerine tahsis ediyoruz” sözleri, işkence altında söyletilmiş olmasa gerek..
CHP İl Başkan Yardımcısı, CHP teşkilatından diğer isimlerin huzurunda yapıyor bu itirafı..
Daha neyi konuşyoruz biz? Mahalli idarede bunu yapanlar..
Yarın merkezi idareyi ele geçirdiklerinde.. Çok daha fazlasını yaparlar..
Şu an için belki, “Merkezi yönetim bizde değil. Mahalli idaredeki bu usulsüzlüklerimizi yakalarlarsa, canımıza okurlar” diye korkuları vardır.
Yarın merkezi yönetimi de ellerine geçirirlerse.. Kim tutar, bu utanmazları? Genel bir değerlendirme yapıyorum ama.. Somuta da girmek isterim. Somuta girdiğimizde göreceğimiz fotoğraf, “Allah bunların eline bizi düşürmesin” olacak..
Somuta girdiğimizde diyeceğimiz şu olacak:“Bunlar sadece yolsuzluk yapmıyor, bir de yolsuzluğun savunmasını yapıyorlar. Bu kadarına da pes!”
Kimden bahsedeceğim? HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bankamatik memuru eşi Başak Demirtaş’tan..
Hanımefendi, öğretmen olduğu halde.. Maaş aldığı halde..
Günlerce, aylarca okula bile gitmiyor.. Kimi zaman rapor alıyor.. Kimi zaman gitmiş gibi görünüp parayı cebine indiriyor.. Yolsuzluğu Akit gazetesi ortaya çıkarınca da.. Suçlarını bilip, susup oturacaklarına..
Üste çıkıyorlar.. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Başak Demirtaş’a ve ona sahte olarak hasta raporu veren doktora, 2.5 yıl hapis cezası vermiş.
“Torpile son”, “Bankamatik memurluğa son”, “Yolsuzluğa son” diye daha onlarca cafcaflı sloganla başımızın etini yiyenler..
“Yakalandık, suçüstü olduk. Biraz kenarda sessizliğe bürünelim” diyeceklerine..
Üste çıkmaya çalışıyorlar.. Birgün gazetesi, “Demirtaş’a intikam gibi ceza” başlığı ile, bankamatik memurluk yapan sahtekar Demirtaş’a savunma getirmiş..
Kocası HDP’nin eşbaşkanı ya.. Kocası yüzünden karısı da mahkum olmuş imiş..
İntikam gibi ceza verilmiş.. Demirtaş’ın avukatları, cezaya tepki göstermişler imiş..
Önce şuradan başlayalım.. Mahkeme, Başak Demirtaş’ı, ne yargılama sırasında, ne de mahkumiyet kararı ile birlikte, cezaevine koymuş..
“Tutuklamaya gerek yok. Karar kesinleşsin, sonra cezaevine girmesi gerekiyorsa, girer” denilmiş.. Karşımızdaki utanmazlarda, bu uygulamaya bir teşekkür var mı?
“Hukuk devletinde asıl olan tutuksuz yargılamadır. Mahkeme de buna uymuştur. Teşekkür ederiz” diyorlar mı? Demiyorlar. Ya ne diyorlar?
“İntikam gibi ceza” diyorlar.. Sizi gidi riyakarlar sizi..
Mahkemenin niyeti, intikam almak olsa.. Neyin intikamıdır, onu da bilmiyorum ama..
Tutuklu yargılama yapamaz mıydı? En azından, karar ile birlikte, tutuklama kararı veremez miydi? Görüyorsunuz, bankamatik memurluğu bile savunuyorlar..
Ceza verildiğinde, “Biz bankamatik memurluk yapmadık. İşte delillerimiz” diyemiyorlar da..
“İntikam gibi ceza” diyerek, suçlu iken, karşılarındakini suçlu göstermeye kalkışıyorlar..
Bakıyoruz, dünkü açıklamalara.. Millet İttifakı’nın ortaklarından bir tanesi dahi, iki satır açıklama yapmıyor.
Ne CHP’li bir yetkili.. Ne sabahtan akşama kadar “Torpil, hak yeme, liyakatsizlik” edebiyatı yapan İyi Partili bir isim..
Bugünleri boşverdik, taa 1915’lerdeki tarihi olayları bile, kafalarına göre yorumlayıp, Osmanlı’yı mahkum etmeye kalkıp, “Ermeniler soykırıma uğramıştır” diyen HDP’lilerden bir tanesi bile, “Bu ne rezalettir, bizim eş başkanımızın eşi, böyle bir sahtekarlığa nasıl soyunmuş” diyemiyor..
Millet ittifakı ile flört eden Ali Babacan.. Ahmet Davutoğlu..
Onlar da. “Aman, planlar bozulur. HDP’lileri kızdırmayalım” diyerek..
Açık bir rezalet olan bankamatik memurluğa, küçücük bir eleştiri getiremiyorlar..
Bir eleştiri de, Adalet Bakanlığı’na getirelim.. Böyle önemli bir davanın bilgilendirmesini, biz sanık avukatlarından mı alacağız?
Yok mu sizin, adliyelerde basını bilgilendirecek basın bürolarınız?
Var da, yatıyorlar mı? Sanıkların suçlarını gizlemek için..
Sahtekarlık yapanların kamuoyu tarafından bilinmemesi için..
Adliyede korkuluk görevi mi üstleniyorlar..
YENİAKİT /Ali Karahasanoğlu