Yakın tarihimizin karartılan yolsuzluk sayfalarından biri de Milli Mücadele’ye yardım için Sovyetler Birliği’nden gönderilen paraların bir kısmının Almanya’da sırra kadem basmasıdır.
Meclis’te Kâzım Karabekir Paşa başkanlığında bir araştırma komisyonu kurulmuş ve hazırladıkları raporda her ikisi de Mustafa Kemal Paşa’nın yakınları olan Safvet (Arıkan) ve Nuri (Conker) kusurlu bulunmuşlardı.
Bulunuldular da ne oldu peki? Haklarında herhangi bir hukukî işlem yapıldı mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkının hesabı sorulabildi mi? Ne gezer! Sabahattin Selek’in “Anadolu İhtilali” (Burçak: 1968, s. 133) adlı araştırmasına göre üç parti hâlinde gerçekleşen Rus yardımı, toplam 1 milyon altın rubleydi.
İkinci parti olarak alınan 500 bin altının 100 bini askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Safvet (Arıkan) ve Nuri (Conker) beylere teslim olunarak silah, uçak ve mühimmat satın almak üzere Almanya’ya gönderilmişti.
Safvet Arıkan
Lakin savaştan ağır bir tazminat yüküyle çıkmış olan Almanya’da piyasaların ensesinde enflasyon canavarı vardır, her enflasyonist ekonomide olduğu gibi borsa kârlı bir spekülasyon aracıdır (tabii işi bilene). Güya Mark’a çevirdikleri parayla kapı kapı dolaşmakta olan Safvet ve Nuri beyler, bu sırada uyanık bir Alman borsacıyla tanışır. Borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak yerine niye beklettiklerini sorar. Üstelik enflasyon, ellerindeki meblağı günden güne eritirken... Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir? Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul ederler ve o sırada Milli Mücadele’nin su gibi, ekmek gibi ihtiyaç duyduğu silah parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar. Sonuç tam bir fiyaskodur. Paralar Alman borsasında batar.
Sözde yanlış kâğıda oynamışlardır(!) Neticede Alman borsacının, borsa nedir bilmeyen gafil(!) subaylarımızı aldattığı anlaşılır ve milletin parasını batırmış olarak dönerler Ankara’ya. “Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının 2 ineğinden birine, 10 çuval unundan 4’üne zorla el konulduğu bir dönemde Türk parasına çevrildiğinde tam 1 milyon lira tutan bu muazzam miktardaki paranın göz göre göre çarçur edilmesi tabii ki, Meclis’te şiddetli bir tepki uyandıracaktır. Nuri ve Safvet beyler, Divan-ı Harb’e verilirler. Lakin sonuç çıkmaz ki, neden çıkmadığı daha önemlidir.
Nuri Conker, Mustafa Kemal ile yurt gezilerine çıkardı.
Garibanlar, en ufak bir kusurlarında darağacını boylarken iki ahbap çavuşun Almanya’da para batırmasında nasılsa kasıt unsuru bulunamamış, skandal bir “kaza” olarak değerlendirilmiştir. Gazi’nin yakın silah arkadaşları olup Cumhuriyet döneminde vekillik, bakanlık ve CHP genel sekreterliği dahil kritik roller oynayacak ikilinin “irtikâb” suçu ne yazık ki Mustafa Kemal Paşa tarafından örtbas edilmiştir. İstiklal Savaşı’nı anlatan yüzlerce kitap yaz ama bu müthiş skandaldan tek bir cümleyle bahsetme! İşte inkılap tarihimizin yalancı yüzü! Rıza Nur, şifreyi çözüyor Biri gayri resmi, diğeri resmi iki kanıtla içyüzünü ortaya koyalım bu skandalın. (Konuyu daha önce 2007 yılında “Yakın Tarihin Kara Delikleri” adlı kitabımda dile getirmiştim.) Dr. Rıza Nur “Hayat ve Hatıratım”ının 3. cildinde bu skandalın içyüzünü şöyle yazar: “Vaktiyle Moskova’da Ruslardan aldığımız paradan 100 bin Rus altınını Safvet alıp Almanya’ya gitmiş. Avrupa’da bu parayı kâmilen ve Nuri ile beraber zevkle yemiş.
Devletin cephaneye o şiddetli ihtiyacı zamanında bir tane fişek bile göndermemişti. Müdafaa-i Milliye Vekaleti’nde (Milli Savunma Bakanlığı’nda) Divan-ı Harp Safvet’in taht-ı muhakemeye alınmasına (yargılanmasına) karar vermişti. Tahkikat için Almanya’ya heyetler gönderilmişti. Bunlar Safvet’in irtikâbını tesbit etmişler, lüzum-i muhakemesi (yargılanması) için raporlar vermişlerdi.” Rıza Nur araştırmaya memur edilenlerden Celal (Bayar) Bey’e Lozan’a geldiğinde bu meseleyi sorduğunu ve Bayar’ın “Sarih (açık) bir surette irtikâptır” dediğini aktarır. Daha sonra Bakanlar Kurulu’nda Savunma Bakanı Kâzım (Özalp) Bey’e aynı soruyu yönelttiğini, Bakan’ın ısrarla sustuğunu söyledikten sonra şunları yazar: “O parayı Ruslardan biz aldık. Sonra fuhşiyat ile yensin… Olur mu?” Derken bir gün Mustafa Kemal hastalanır, Latife Hanım da Dr. Rıza Nur’u çağırır. “Gittim” der, “Yatak odasına aldılar. Baktım, Safvet ve Nuri, Mustafa Kemal’in yanında.” O anda şifreyi çözmüştür: “Nuri Selaniklidir. Oradan Mustafa Kemal’in ahbabıdır. En sadık adamıdır…” (Devamını malum kanun yüzünden aktaramıyorum.) Meğerse Savunma Bakanı Kâzım Bey’in susması Mustafa Kemal’in korkusundanmış! Şimdi de Kâzım Karabekir’in yazdıklarına bakalım.
Maarif Vekili Safvet Arıkan, 1937 yılında yapılan 2. Türk Tarih Kongresi’nde konuşurken.
‘Müthiş bir facia’ Karabekir Paşa 1933 Mayıs’ında bir gazetede kendisine iftira atan Nuri Conker’in vaktiyle yardım paralarını nasıl yediğini, buna karşılık Mustafa Kemal tarafından nasıl korunduğunu ve şimdi neden tetikçilik yaptığını olanca netliğiyle ortaya koyar. Nuri ile Harp Okulu’nda aynı sınıfta okumuş, Manastır’da İttihad ve Terakki’ye kendisi kaydettirmiştir. Fakat hiçbir görevinde başarı gösterememiş, hatta Muş’ta tümenini bırakıp kaçmış, kolordu komutanı Mustafa Kemal ise bu samimi arkadaşını o sırada “aklını kaçırdığını” ileri sürerek kurtarmıştır! İstiklal Savaşı sırasında kendisine silah, mühimmat ve uçak alması için verilen tam 1 milyon lirayı Almanya’da eritmiş, sonra da ‘Eyvah dolandırıldık’ diye eli boş dönmüştür. Karabekir’e göre Nuri Conker’i kurtaran yine Gazi olmuş, o da efendisine sadakatini ispatlamak için kendisine karşı hayasızca saldırmıştır. “Şimdi ise birtakım kusurları olan adamlar Gazi’nin etrafını sarmışlar, buna settâru’l-uyûb (ayıpları örten) diye tapınıyorlar.
O da tapdırıyor.” (Bir Düello Bir Suikast, Timaş: 1991, s. 86-87) Karabekir’e göre Nuri’nin kendisine saldırması işte o 1 milyon liranın ‘şükran bedelidir’. Kendisinden 1924 yılında hesap sormaya kalkan komisyon başkanı Karabekir’den intikamını böyle almaktadır. Ancak Komisyon 18 Mayıs 1924’te raporunu Bakanlığa vermiş, Nuri ve Safvet’ten batırdıkları veya yedikleri paranın hesabının sorulmasını beklemiş, ne yazık ki, Rıza Nur’un tahkikatına göre “Mustafa Kemal bunların muhakeme evrakını Müdafaa-i Milliye’den almış ve işin durdurulmasını Kâzım’a (Özalp) emretmiş”tir (s. 1185). İstiklal Savaşı’mızın nice karanlıkta kalmış, unutulmuş, daha doğrusu unutturulmuş sayfası vardır. Üstü örtülen bu irtikâp suçu dahi ol sahifelerdendir. Not 1: Kâzım Karabekir’in başkanı olduğu TBMM komisyonunun resmi raporu künyesini verdiğimiz “Bir Düello bir Suikast” adlı kitabın sonunda bulunabilir. Not 2: İrtikâb: Bir tür rüşvet. Yiyicilik.
Mustafa Armağan,30 kasım,2014 pazar.