Koronavirüs ile bir şekilde baş ederiz..Çocuklar ve gençler zaten doğal olarak dayanıklı..Yaşlılar da, tıbbi tedbirlerle, bir şekilde “koronavirüs”ü alt edecek..
Havaların ısınması ile birlikte..İnşallah, rahat nefes alacağız..Peki, medyanın içindeki virüs ile nasıl mücadele edeceğiz?Yaz kış demeden bizi esir almak isteyen, solak medyadaki, ateist medyadaki virüslerle nasıl mücadele edeceğiz?
Çocuğu ile, genci ile, yaşlısı ile..
Hepimizi esir almak isteyen, hepimizin ciğerlerine yerleşip, hareketsiz bırakmak isteyen medyadaki virüslerle nasıl mücadele edeceğiz?
Dünkü yazımın başlığı, “Koronavirüs Türkiye’ye, Babacan’ın partisi ile geldi!”
Türkiye’de tespit edilen ilk koronavirüs vakası ile, Ali Babacan’ın partisinin tanıtımının aynı güne denk gelmesi üzerinden bir yazı..
FETÖ’cü haininden, aklı kıt komünistine, milyon dolarlık villalarda oturan sosyalistine, yerlilik iddiasındaki Mao’cu Aydınlık’ına kadar birçok internet sitesinin yazımı takdim şekli ise şöyle:
“Akit yazarı Karahasanoğlu: Koronavirüsü Babacan getirdi.”
Bu en net söyleyeni..
Biraz utanarak söyleyenler de var:
“Akit yazarı: Koronavirüs bir yıldır pusuda bekliyordu, Ali Babacan’ın Deva partisi ile Türkiye’de görünür oldu.”
Hani utanmasalar, şöyle yazacaklar:
“Akit yazarı, Babacan’ın geçtiğimiz hafta programlı olarak Çin’e gittiğini, Doğu Perinçek vasıtası ile irtibatlı olduğu Çin yönetiminden ısmarladığı yüz bin kişiye bulaşabilecek miktarda koronvirüsü yanına alıp Türkiye’ye getirdiğini, 81 vilayete eşit şekilde dağıtacağını iddia etti.”
El insaf yani..
Yazıyı neresinden okuyorsunuz?
Mesajı nerenizden almak istiyorsunuz, bilmiyorum ki..
Bu benim başımdan geçen, küçük ve zararsız bir örnek..
Çok daha önemli, toplumu esir alacak, öldürecek virüslük olaylar var..
Örneğin Berkin Elvan ile Burak Can Karamanoğlu ölümleri üzerinden oluşturulmak istenilen algılar..
Berkin Elvan’ı kutsayıp..
Onun annesini, babasını, amcasının oğlunu, köydeki komşusunu, şehirdeki sınıf arkadaşını konuşturup..
Ama Berkin Elvan’ın cenazesini kendisine bahane gösterip, Burak Can Karamanoğlu’nu kasten ateş ederek öldürenleri ise gizleyen virüsler..
Her an, er saniye, toplumu zehirlemek için kafasında bin tilki dolaştıran medya virüsleri..
Yurtdışına devletin verdiği görev ile giden ve orada şehit olan bir MİT mensubunun mezarının fotoğrafını çekip, “Bakın, bir mezar taşı bile yapılmamış” diyerek algı çalışması yapılırken, “Ne var ki bu haberde? Tutuklanan MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nun cenazesinden fotoğraflar yayınlanmadı mı? Mezarı görüntülenmedi mi? MİT mensuplarının cenazeleri görüntelenemez ise.. Devlet sırrı ise.. Kaşif’in ki niye görüntülendi” diye, akılları sıra uyanıklık yapan virüsler..
Öyle virüsler ki..
Koronavirüs yanında halt etmiş..
İki ismin görevlerinin, kimliklerinin açıklanmasının doğuracağı sonuçların farkını da geçtik..
Koronavirüsü mumla aratan bu hokkabazlara hatırlatsak:
“Getir bakalım Kaşif Kozinoğlu’nun cenaze töreni ile ilgili haberleri. ‘Kahraman’ ile başlamışsınız.. ‘Ölümünün hesabı sorulacak’ diye bitirmişsiniz.. Bir de Libya’da şehit olan MİT mensubunun cenaze haberini getirin.. Ne ‘Kahraman’ ifadesi var, ne ‘hesabının sorulacağı’na dair bir niteleme.. Tam aksine, ‘Mezar taşına adı soyadı bile yazılmadı’ şeklinde, adeta kin kusan ifadeleri kullanmışsınız. Hani Kaşif Kozinoğlu için yapılan cenaze töreni haberi ile, Libya’da şehit edilen MİT mensubu haberi aynı idi? Birisinde MİT eski mensubunu göklere çıkarıyorsunuz.. Diğerinde hakaret üstüne hakaret ediyorsunuz..”
Bu hatırlatmamıza bir cevap verebilerler mi?
Mümkün değil..
Peki, bu yapılan fitnecilik, bu yapılan ikircikli çarpıtma habercilik, virüslük değil de, nedir?
Koronavirüsten daha tehlikeli bir girişim değil de nedir bu?
Bunların sergiledikleri virüslük, bir olay ile, bir konu ile de sınırlı değil!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, tek tespit edilen koronavirüs hastasının adınısoyadını açıklamadı diye, sabahtan akşama kadar algı oluşturmaya çalışıyorlar..
Tabipler Birliği’ni de yanlarına almışlar..
“Açıkla, açıkla” diye koro halinde tempo tutuyorlar..
Bakan cevap verse de, “Kişisel bilgilerin açıklanması hukuken mümkün değil” dese de..
“Hasta hakları” dese de..
Onlar virüslüklerini sürdürüyorlar..
Ne kişisel bilgi diye bir dertleri var..
Ne hasta hakkı diye bir düşünceleri var..
Hasta adını soyadını açıklattıracaklar..
Onun üzerinden devasa bir algı çalışması yürütecekler.
“Hastaya kimse yaklaşmıyor.. Hastanın çevresindeki 5 kilometre boşaltıldı.. Şehir adeta başka yerlere göç etti” vs. diye neler yazacaklar, neler..
Altı üstü, bir tane koronavirüs tespiti..
O da..
Şu an itibari ile, genel durumu iyi olarak açıklanmış..
Peki, aynı solak grubun, bir hastanın adının soyadının açıklanmasını isterken, farklı bir gün bile değil..
Aynı günkü gazetelerinde şu yaptıkları virüslüğe ne diyeceksiniz?
Yeni bir düzenleme çalışması var..
Derneklerin, üyelerinin güncel bilgilerini bakanlığa bildirmesi için çalışma yapılıyor..
Hastanın adını soyadını, onu açıklasanız doğum yerini, doğum tarihini..
Onu da açıklasanız, nerede doğduğunu, doğumunun nasıl olduğunu..
Doğumu sırasında kimlerin orada bulunduğunu, ebesinin kim olduğunu, dedesinin nerede öldüğünü..
Artık aklınıza gelecek ne kadar lüzumsuz soru varsa hepsini soracak olan virüsler..
Derneklerin üyelerinin güncel bilgilerini bakanlığa bildirmesi kuralına, “Devlet dernekleri ve üyelerini fişliyor” diye karşı çıkıyorlar..
Onlarca örnek, onlarca virüslük operasyonu..
Onun için diyorum ki, “Koronavirüsü bir şekilde alt ederiz.. Ama ya, şu medyadaki virüsler? Onları nasıl alt edeceğiz?”
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit