Salı günü "Lozan İhaneti Ne Zaman Konuşulacak?" diye sormuş ve İsmet Paşa başkanlığında Lozan'a gidip anlaşmayı imzalayan heyetin, Lord Amery'nin ifadesiyle "tam kapıdan çıkarken müşterinin verdiği fiyata razı olan halı tüccarlarından farksız davranıp", 12 milyon kilometrekare vatan toprağını nasıl tek tek elden çıkardıklarını yazmıştım.
Öyle ki Çanakkale'de İngilizlerin çıktığı Anzak Koyu'ndaki Arıburnu'nda, 1500 metrekarelik tabii liman ile iki arsa İngilizlere hediye edilmişti. Siz "hediye" sözcüğü yerine başka bir kelime kullanabilirsiniz.
Ama Lozan'da Türkiye'ye atılan kazık bununla sınırlı değildi.
Anadolu'yu işgal edip Polatlı'ya dek ilerleyen Yunan ordusunun verdiği hasarı, zarar ve ziyanı kurulan bir komisyon hesapladı. O zamanki parayla 5 milyar liraydı. 1923 yılında bir Osmanlı altınının 7 lira olduğunu düşünürseniz Yunan ordusunun bu ülkeye verdiği zarar 4 bin 762 ton altındı. Bugünkü parayla 190 milyar dolar.
Barış görüşmeleri için oturulan masada tam da bunun için, yani Yunanistan'ın Türkiye'ye savaş tazminatı ödemesiyle ilgili bir madde var. Ancak İsmet Paşa, milletin kesesinden, cebinden, onun döktüğü kan ve kaybettikleri üzerinden sorumsuzca hovardalık yaparak 190 milyar dolar değerindeki zarar-ziyanı bağışladı. Hem de kimse bu teklifi yapmadığı hâlde. Yunanistan'ın bu parayı ödeme ihtimalinin bulunmadığını ifade ederek Türkiye'nin tüm haklarından, alacaklarından vazgeçtiğini belirterek bu saldırgan ülkenin borçlarını bir kalemde sildi.
İşte o madde:
"Madde 59-Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak Anadolu'da Yunan Ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımı yükümünü tanır.
Öte yandan, Türkiye, Yunanistan'ın savaşın uzamasından ve onun sonuçlarından doğan parasal durumunu göz önünde tutarak onarım konusunda Yunan Hükümetine karşı her türlü talebinden kesinlikle vazgeçer."
Düşünelim. Yunanistan'ın ülkeye verdiği zarar 4 bin 762 ton altın olarak hesaplanıyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin altın rezervi 400 ton civarında.
İsmet Paşa, bu "âlicenap"lığının karşılığını aldı mı dersiniz? Nerede? Osmanlı'nın, bugünün parasıyla 40 milyar dolar değerindeki borçlarını kabul etmekte bir sakınca görmedi.
Peki, Türkiye Yunanistan'dan daha iyi durumda mıydı o vakitlerde? Türkiye bu parayı 1954'e kadar ödedi ve ancak o zaman kapattı.
Daha bitmedi.
Osmanlı devleti 1911 yılında İngiltere'ye iki savaş gemisi sipariş etmişti ve bunun için de 70.5 ton altın ödedi. Nakit. Gemilerin yakıt parasına kadar hem de. İngiltere bu gemileri yaptı ama 1914 yılında patlayan Birinci Dünya Savaşını bahane ederek teslim etmedi. İşte aynı İngilizler Lozan'a bu konuda da bir madde koydurdular.
Anlaşmanın 58. Maddesinin son fıkrası. Okuyun siz karar verin:
"Türkiye, Osmanlı Hükümetince İngiltere'ye ısmarlanmış olup Britanya Hükümetince 1914 yılında müsadere edilmiş savaş gemileri için ödenmiş bulunan paraların geri verilmesini, ne Britanya Hükümetinden, ne de onun uyruklarından istememeyi kabul eder ve bu konuda her türlü talebinden vazgeçer."
İngiltere'nin 3 milyar dolarlık borcu hovarda İsmet Paşa tarafından yine bir kalemde silinir.
İsmet Paşa, Lozan'a askerî okuldan hocası Haim Nahum'u da götürür. Haim Nahum İngilizlere aynen şu sözü verir:
"Siz toprakları parçalanmış Türkiye'nin bütünlüğünü tanıyın, ben bunlara İslâmiyeti ve Halifeliği ayaklar altına aldıracağım."
Bu satırlar Haim Nahum'un anılarında geçiyor.
İsmet İnönü Lozan anlaşmasını imzalayıp Ankara'ya döndüğünde kendisini garda karşılayan Kazım Karabekir'e, onun mütedeyyin kişiliğine bir parmak bal çalarak yaptığı satış sözleşmesini şu sözlerle yutturmaya çalışıyor:
"Biz Hıristiyan olsaydık bu toprakları kaybetmezdik."
Salı günkü yazımdan sonra gelen tepkilerin çoğunluğu tıpkıbasım:
"Ne var yani, 4-5 dönümlük bir mezarlık yeri verilmiş İngilizlere. Türkiye bugün gayrimenkul satışlarıyla yabancılara toprak ve konut satmıyor mu?"
Bu feraset yoksunluğunu Allah'a havale ediyor, akıl fikir ve zihin açıklığı diliyorum.
Fuat Uğur-Türkiye-03.05.2014