1970'li yıllarda ASALA, 1980'li yıllardan itibaren de PKK terör örgütünü piyasaya süren Türkiye karşıtı emperyal güçler, bu kez PKK/PYD içine odaklanmış yeni bir mikro terör örgütünü devreye soktu.PYD'nin Ermeni kolu olarak kurgulanan sözde
Nubar Ozanyan Taburu adlı bu örgüt adını, 2017'de öldürülen terörist Ozanyan'dan alıyor. Örgüt, PKK/PYD güdümündeki Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) bağlı teröristlerden oluşuyor.
PYD'nin ABD'den aldığı desteği güçlendirmek üzere uluslararası kamuoyunun dikkatini Suriye'ye çekmek için kurduğu bu yapının kuruluşu, organizasyon şeması ve planları Türkiye tarafından tespit edildi.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kaynaklarına göre bu yapı içinde, 4050 civarında silahlı unsur barındırıyor. PKK/PYD'nin bu sözde taburu 'Ermeni soykırımı' propagandaları ve 'SDG'nin bölgedeki tüm azınlıkları temsil ettiği' söylemlerini işlemek için kullandığı gelen bilgiler arasında.
Sabah'ın haberine göre 2019 yılında kurulan Nubar Ozanyan Taburu ASALA Terör Örgütü'nü kendisine öncü olarak kabul ediyor.
PYD içinde bir mikro örgüt gibi kurgulanan bu tabur, kurulma hedefini; 'sözde Ermeni soykırımı üzerinden uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek, SDG'nin kazanmalarını sonuna kadar müdafaa etmek ve Ermeni halkını, dilini ve kültürünü korumak' şeklinde tanımlıyor.
Örgüt içindeki silahlı unsurların büyük çoğunluğu, Ermeni olmayan, bölgenin yerel halkıyla da bağlantısı bulunmayan, PKK/KCKPYD/YPG'ye bağlı terörist unsurlardan oluşuyor. Yani sözde Ermeni meselesi için kurulmuş yapılanmada Ermeni yok. Ayrıca tabur içinde bünyesindeki unsurlar içerisinde tamamı YPG/YPJ'de faaliyet göstermiş kadın teröristler de yer alıyor.
Sözde taburun komutanlığını TKP/ML yanlısı Marksist/Leninist görüşleri ile tanınan Monte Vartanyan, yardımcılıklarını ise Nubar Melkonyan ile Masis Mutanyan yürütüyor.
MİT kaynaklarında, söz konusu taburun Haseke/Tel Tamir cephesinde SDG saflarında, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu'na karşı faaliyet gösterdiği yönünde bilgiler mevcut.
Bununla birlikte taburun kayda değer bir muharip özelliği bulunmuyor. Yapılanmanın, organik olarak SDG'ye bağlı olmakla birlikte, SDG'nin karar mekanizmaları içerisinde etkin bir rolü de yok.
Hiçbir sorumluluk verilmeyen ve örgüt içinde son derece etkisiz bir hacme sahip olan sözde taburun sahadaki mevcudiyetinde de son dönem itibarıyla herhangi bir artış yaşanmadı. Daha önemlisi ABD başta olmak üzere Ermeni Diasporası'nın etkin olduğu ülkelerde taburun faaliyetlerinin, diaspora ana akımlarında karşılık bulmadığı, diasporalardan tabura katılım yönünde bir eğilim bulunmadığı yönünde bilgiler mevcut.
Bahse yapılanmanın Suriye Rejimi ile de geçmiş döneme dayanan iyi ilişkilere sahip olduğu, yapılanma mensuplarının rejim kontrolündeki bölgelerden sorunsuz geçiş ve dolaşım gerçekleştirebildikleri yönündeki bilgiler de MİT'in tespitleri arasında yer alıyor.
Gençleri yanına almaya çalışan, direnenleri ise öldüren PKK/KCKPYD/YPG yürüttüğü bu propaganda faaliyetleri ile Ermeniler, hatta Hristiyanları kazanarak, hayatını kararttığı nesillere yenilerini dâhil etmek istiyor.
Kandırdığı bu kitleleri ise çatışma bölgelerine sürerek hain emelleri doğrultusunda kullanmayı planlıyor.
Örgütün konuyu Ermeni meselesiymiş gibi göstererek bunun savunuculuğunu üstlenmesi, gerek dünyada gerekse Türkiye'de huzur ve barış içinde yaşayan Ermeni kökenlilerin ise günden güne artan tepkilerine yol açıyor.
Bilindiği gibi Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından; Türkiye'nin sınırlarını korumak, Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemek, DEAŞ ve PKK/KCKPYD/YPG başta olmak üzere millî güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütlerini ve teröristleri etkisiz hale getirmek, bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak, sivil halkı korumak ve Türkiye'ye yönelik göç baskısını azaltmak üzere bir dizi sınır ötesi harekat gerçekleştirildi.
Bu harekâtlar PKK/KCKPYD/YPG'nin silahlı gücüne ve geleceğine çok büyük darbeler indirdi.
Örgütün, bu harekâtları karalamak, meşruiyetine damga vurmak adına birçok menfi kara propaganda yöntemini devreye sokmasına rağmen Mehmetçik, sınır ötesi operasyonlarda sivillere ve özellikle de ibadethanelere zarar vermeyerek bu sinsi plana geçit vermedi.
Harekâtlar sonucunda örgüt, gerek silahlı gücü gerekse psikolojik anlamda önemli ölçüde güç kaybetti. Bu kayıplar ve çaresizlik örgütün stratejilerinin de çeşitlenmesine yol açtı. İşte örgütte yaşanan bu kaos ve yönetim zafiyeti de Nubar Ozanyan sözde taburu gibi yeni enstrümanları ortaya çıkarıyor.