Auto-Created-3
28 Şubat 2020 ( 658 izlenme )
Reklamlar

Temel Abi, 28 Şubat’ı gerçekten yaşadı mı?

Hani bir seferliğine söylemiş olsa..Bir haksız işleme tepki gösterirken, dozajı kaçırıp, ağzından kaçan bir cümle olsa..Belli bir lokal olayı örnekleyerek, o lokal konu üzerinden, “Ne fark var” demiş olsa..“Eyvallah Temel Abi” diyeceğim.Ama her fırsatta..Araya öyle uzun bir süre de koymadan..Hemen her ay..Hatta her hafta..

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, klasik söylemi haline geldi: “Bugünün 28 Şubat’tan ne farkı var?”

Bu cümleyi ben kurdum..

Temel Abi’nin tam cümlelerini vereyim:

“28 Şubat’ın Türkiye açısından ağır sonuçları oldu. 28 Şubat’ta Türkiye’nin demokrasisi darbe aldı. Peki, bugün Türkiye’de gerçekten kâmil manada demokratik bir ortamdan bahsedebiliyor muyuz?”

Hemen araya girip soruyorum Temel Abi’ye..

O tarihte terörle alakası olmayan Refah Partisi kapatıldı..

Ardından Fazilet Partisi kapatıldı..

Bugün hangi parti kapatılıyor?

Demokrasi ise..

Buyur söyle..

Terörle ilişki içinde olan HDP bile kapatılmıyor..

Kapatılamıyor..

Sadece RP ve FP değil..

“28 Şubat sonrası” diyebileceğimiz 2008 yılında, AK Parti bile kapatılmaya çalışıldı.

Kıl payı kurtuldu.

Para cezası ile kapandı konu.

Yoksa..

AK Parti’nin kapatılması için açılan davayı da, AK Parti’ye mi fatura edeceksiniz?

Geçelim, Temel Abi’nin diğer konulardaki 28 Şubat kıyaslamasına:

“28 Şubat’ta adalet darbe aldı. Hukuk yerle bir edildi. Kararlar emir komuta zinciri altında verildi. Peki, bugün Türkiye’de bağımız bir yargıdan söz edebiliyor muyuz? Hâkimlerin kararlarını özgürce verebildiği bir Türkiye’den bahsedebiliyor muyuz?”

28 Şubat’ta, yargı kararları emir komuta ile veriliyordu, doğru..

Anayasa Mahkemesi bir karar veriyordu: “Üniversitede başörtü takarak eğitim yapılamaz.” 

Olay bitiyordu..

Binlerce, on binlerce insan eğitim hakkından mahrum kalıyordu..

Yine aynı şekilde..

Danıştay bir karar veriyordu: “Meslek liselerine farklı katsayı uygulaması hukuka uygundur.”

On binlerce meslek lisesi mezunu öğrenci, özellikle de imam hatipliler, bir kararla, üniversiteye giremez hale getirilmiş oluyordu..

Bir yargı kararı ile, % 22 oy almış Refah Partisi kapatılıyordu.. 

Bu ülke için gecesini gündüzüne katmış Necmettin Erbakan Hoca’ya, 5 yıl siyaset yasağı getiriliyordu..

Yetmiyor..

Sonrasında da siyaset yapamasın diye..

Erbakan Hoca’ya iftira ediliyor, “kayıp trilyon davası” diye bir iddianame düzenlenip, bir de oradan kendisine ceza veriliyordu.. Dahasını söyleyeyim..

O vicdansızların elinden Erbakan Hoca’yı kurtarmak, Tayyip Erdoğan’a düşüyor, kanun değişikliği yapılmak istendiğinde, CHP’lıler ayaklanıp, “Özel kanun çıkarılamaz” diyorlardı..

Bunları hatırlar mı Temel Abi’m?

Yoksa..

“Kimse hatırlamıyor, biz de fırsattan istifade, o dönem ile bugünü eşitleyelim.. Günümüzü kurtaralım” mı diyor?

Dün, hep dindar insanların “emir komuta ile verilen yargı kararları”ndan mağdur oldukları gerçeğini unutturmaya çalışan Temel Abi’ye soralım:

“Bugün emir komuta ile yargı kararı çıktığına dair somut örneğin nedir?”

Soralım ve hatırlatalım:

“Sakın, bize Osman Kavala hakkındaki tutuklama kararını örnek getirmeyin..  Sakın bize Alman istihbaratına çalıştığı ileri sürülen Deniz Yücel’i göstermeyin.. Sakın bize, FETÖ’den yargılananları göstermeyin..”

Niye böyle diyorum?

Çünkü bu isimlerin Saadet Partisi ile bir ilgisi yok. Bu isimlerin dindar insanlarla bir ilgileri yok.

Bu isimler, Sadet Partisi’ne veya çizgisine hayatta bir tane oy vermiş kişiler değil.

Evet, “hukuk, hepimiz için geçerli”dir.

Elhak doğru..

Bize oy vermeyenlere de adaletsizlik yapılmaması gerekir..

Eyvallah..

Ama lütfen..

Sahip çıkmaya kalkıştığınız bu isimlere kefil olabilir misiniz?

Yani, şunu diyebiliyor musunuz: “Osman Kavala kesinlikle suçsuzdur. Ben kefilim. Yarın aleyhine bir delil çıkarsa, beni de cezaevine koyabilirsiniz!”

Bunu diyebiliyor musunuz?

Yok, diyemiyorsunuz..

Genel anlatımlarla..

Tanımadığınız insanlar üzerinden, tanıdığınız siyasilere suç yüklüyorsanız..

28 Şubat’ta mağdur olan insanlara da haksızlık etmiş oluyorsunuz..

Onların mağduriyetlerini hafifletmiş oluyorsunuz..

Bugünkü yöneticilere de haksızlık etmiş oluyorsunuz..

Bilmediğiniz konuda, ahkam kesmiş oluyorsunuz..

Bir ayrıntı daha ilave edeyim..

Varsayalım, Temel Abi gösterdiği bu somut isimlerin olaylarında haklı.

Osman Kavala’da da..

Deniz Yücel’de de..

Bunun gibi örnek verebileceği yüz kişide, 200 kişide, Temel Abi haklı diyelim..

Bunların hiçbirisinin Saadet Partisi çizgisinde olmadıkları gerçeğini tekrar hatırlatarak sorayım.

“İki kişinin.. 200 kişinin.. Hakkını elde edememesi ile.. Yüz binlerin haklarını elde edemediği 28 Şubat aynı mı?”

Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin.

Gözümüzün içine bakarak söyleyin.

Ağlayarak üniversite kapısından geri çevrilen kızların gözyaşlarına azıcık saygınız varsa..

Tıp fakültesine gidebilecek iken.. Hukuk fakültesine gidebilecek iken.. Gidemeyen mazlum insanlara azıcık saygınız varsa..

Söyleyin, “28 Şubat ile bugün aynı mıdır?”

Temel Abi, “28 Şubat basın özgürlüğüne darbe vurmuştu. Gazetecilerin, yazarların, aydınların birçoğu vesayet rejiminin borazanı olmuştu” diyor.

Hiç devamını vermeyeyim.

28 Şubat’ta dindar gazetecilerin ne çektiklerini bire bir biliyorum.

Bugün için Allah’a şükrediyorum.

Ve Temel Abi’ye hatırlatıyorum:

“Çevrene bir bak.. Bugün Milli Gazete’den bir kişi mağdur mu? Ki, basın konusunda da 28 Şubat ile bugünü kıyaslayabiliyorsun?”

Daha fazla örnek veremeyeceğim..

Şüpheleniyorum, çünkü..

“Acaba Temel Abi, 28 Şubat’ı gerçekten hatırlıyor mu?”

Ali Karahasanoğlu/Yeniakit

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Barış Pınarı Harekatı'nda çarpıcı an! F-16 pilotu 'Bomba atmıyorum' deyip üsse döndü Türkiye'den İran'a dikkat çeken cevap: Gelmeyin! ABD'nin S-400 yaptırımına bomba İncirlik ve Kürecik cevabı! K’orona v’irüs kaynaklı 3. ö’lüm gerçekleşti