Koronavirüs salgınını fırsat bilerek sürekli hükümeti hedef alan CHP’ye bir gönderme de Ahmet Kekeç’ten geldi. Koronavirüs önlemleri kapsamında Ekrem İmamoğlu’nun aldığı kararlara değinen Ahmet Kekeç, ‘Kendi Bilim Kurulu’nu oluşturarak “devleti takmadığını” söyleyen/gösteren İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı’nı da takmıyor’ ifadelerini kullandı.
İşte o yazı,
Bana, “Türkiye’nin en pişkin, en yalancı siyasetçisi kim?” diye sorsanız, cevabım Kemal Kılıçdaroğlu olur...
Aslında “olurdu...”
Çünkü boynuz kulağı geçti.
Artık bir rakibi var:
Ekrem İmamoğlu...
İmamoğlu’nun ustasından farkı (üstünlüğü) şu:
Gerekmedikçe de yalan söylüyor ve yalanı yüzüne vurulduğunda hiç bozulmuyor... Kılıçdaroğlu, hiç değilse arada sırada kekeliyor, kendini savunma gereği hissediyor... Bunda (yani İmamoğlu’nda) bu duyguların zerresi yok. Atıyor yalanı ortaya, keyfine bakıyor.
Bir de işgüzar...
Daha ağırını bulamadığım için “işgüzar” diyorum...
Bir iş yapıyormuş görünmeye çalışıyor...
Malum... Koronavirüs salgınına karşı, devlet, son birkaç aydır olağanüstü bir mücadele veriyor. Bu amaçla bir “Bilim Kurulu” oluşturdu. İçişleri Bakanlığı’nı yetkilendirdi.
Bilim Kurulu’nun karar ve tavsiyeleri, İçişleri Bakanlığı’nın direktifleri elbette İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimini de bağlıyor.
Hayır, İstanbul’u bağlamıyormuş...
İmamoğlu, bir iş yapıyor görünmek için iki önemli (!) icraata imza attı.
Bir, hemen bir “İstanbul Bilim Kurulu” oluşturdu.
İki, Yemek Sepeti isimli bir firmayla anlaştı.
İstanbul Bilim Kurulu’nun ne iş yapacağını bilmiyoruz ama Yemek Sepeti “ücreti mukabili” evinden çıkamayan İstanbullulara yemek satacak... Yani, İmamoğlu “Yemek Sepeti”ne sipariş toplayacak.
İnanılır gibi değil ama gerçek...
İstanbul Valiliği 50 bin aileye (bedava) dağıtmak üzere kumanya hazırlıyor, İmamoğlu’nun yönettiği belediye “ücreti mukabili” İstanbullulara yemek satıyor.
Bir şey daha:
Kendi Bilim Kurulu’nu oluşturarak “devleti takmadığını” söyleyen/gösteren İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı’nı da takmıyor.
İçişleri Bakanlığı, biliyorsunuz, şehir içi ulaşımında seyrek oturma düzenine geçilmesi kararı almıştı ve belediyelere bu karara uyulması talimatı göndermişti.
İmamoğlu ne yaptı, biliyor musunuz?
Otobüs seferlerini yarıya indirdi.
Hem devlete “seni takmıyorum” demiş oldu, hem de İstanbullularla alay etti.
İstanbul’da bir yerden bir yere gidecekseniz, yine sıkış tepiş otobüslere binmek zorundasınız.
Bir iş yapıyormuş görünmek isteyen İmamoğlu’nun aldığı son karar şu:
İstanbul’daki meydanlara “sahra hastanesi” kurmak... Böylece, 2 bine yakın yatak elde edilecekmiş...
Bunu duyan İstanbullular şu öneriyle geldiler: “İstanbul’a 2 bin yataklı sahra hastanesi kuracağına, önce inşaatı bitmiş 2 600 yataklı Şehir Hastanesi’nin yolunu yap...”
Biliyorsunuz, 2018 yılında ihaleye çıkan yolun yapımını İmamoğlu “Paramız yok” gerekçesiyle durdurmuştu. (Yandaş sanatçılara milyonlara varan telif ücreti verirken “Paramız yok” demiyordu.)
Önceki gün gazeteciler bu durumu sordular.
İmamoğlu büyük bir pişkinlikle şunları söyledi: “Şehir Hastanesi’nin yol çalışmasını 2017 yılında onlar (bir önceki yönetim) durdurdu.”
2018’de ihaleye çıkan yol yapım çalışması, 2017’de nasıl durdurulur?
Oysa İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Murat Kalkanlı, İstanbul Valiliği’nin bir sorusu üzerine 11 Aralık 2019 tarihinde şu cevabı veriyordu: “Hastane bağlantı yollarının Haziran ayına kadar yapılması istenmektedir. Söz konusu talebin yerine getirilmesi mümkün görülmemektedir.”
Görüldüğü üzere hız kesmiyorlar.
Devam...
Yalan ve şenaate devam...