“–Sen hacca gitmediğin hâlde, ne amel işledin?”
Ali bin Muvaffak anlatır:
“–Otuz senedir hacca gitmeyi arzu eder dururdum. Ayakkabı tamirinden 300 dirhem para biriktirdim. Hacca niyet ettim. Hâmile zevcem:
«–Komşudan et kokusu geliyor; bana bir parça et ister misin?» deyince, komşuma gidip durumu anlattım. Komşum ise ağlayarak:
«–Yedi gün oldu ki, çocuklarım açtır. Yolda ölü bir hayvan buldum. Ondan bir parça kestim. Şimdi onu kaynatıp çocukları avutuyorum. Helâl bir gıda bulamazsam, mecburen onu yedireceğim. İsterseniz vereyim, fakat bu kaynayan et, bunlara ölümle burun buruna geldikleri için helâl, size ise böyle bir zarûretiniz olmadığı için haramdır.»” dedi.
İNFAK EDERKEN; “YA RABBİ HAC NİYETİMİ KABUL ET”
Bunu duyunca, sanki içimden bir parça koptu. Binbir zorlukla biriktirdiğim bu 300 dirhemi ona verdim; «Yâ Rabbî, hac niyetimi kabul et!..» diye Rabbime ilticâ ettim…”
SURİYELİ MUHACİRLERE KARŞI FEDAKÂRÂNE BİR TUTUM SERGİLEMELİ
Demek ki Allâhʼın rızâsının hangi amelde olduğu meçhuldür. Onun için her sâlih amele îtinâ göstermek îcâb eder. Bilhassa insana hitap eden hizmetlere, gönülleri ihyâ eden fedakârlıklara daha fazla ehemmiyet vermek gerekir. Bugün Sûriye muhâcirleri karşısındaki durumumuz, bu hassâsiyete en güzel misal teşkil etmelidir…
Kaynak: osmannuritopbas.com