Çanakkale Savaşı’nın başkomutanı kimdi…?
Geçenlerde bir üniversitede konuşma yapıyordum. Bir kız öğrenci “Geçmişimize sahip çıkmalıyız” dedi. Geçmişe sahip çıkmak… Kötü bir fikir değil. Peki, bunu nasıl yapacağız?
Örneğin eski eserleri onarabilir, temiz tutabiliriz. Varlıklarını sürdürmeleri için özen gösterebilir, bozulmalarını engelleyebiliriz. Başka? Kıza, “Siz” dedim, “örneğin Çanakkale Savaşı’na sahip çıkıyor musunuz?” “Elbette sahip çıkıyorum” dedi. Sordum: “Peki niye?” “Çünkü” dedi, bizim atalarımız, dedelerimiz orada savaştı, kimi şehit oldu, kimi yaralandı.” “Güzel, o halde, bana Çanakkale Savaşı’nın komutanının adını söyler misiniz” dedim. Kız duraladı. Üsteledim: “Ne oldu? Sahip çıktığınız bu önemli savaşı kimin yönettiğini bilmiyor musunuz?”
“O kadar ayrıntıya girmedim” dedi. “Ne ayrıntısı yahu” dedim. “Ben size bilmem ne cephesindeki yüzbaşının adını sormuyorum. Çanakkale’yi idare eden, en baştaki adamın adını soruyorum. İstanbul’u kim fethetti? Fatih… Onun gibi yani…” Kız benim konuştuğum kürsüye uzaktı. Yine de hareketlerinden sadece utanmayıp, bana kızdığını da sezebiliyordum.
O arada birileri, “Mustafa Kemal Paşa” dedi. Aaa, bu kez de ben kızmaya başlıyordum: “Bir kere paşa değildi. Bugünkü rütbelerle kıyaslarsak önce yarbaydı, sonra albay oldu.” Neticede o basit sorunun cevabını koca salondaki bir kişi bile bilemedi. “Alman general Liman von Sanders Paşa idi Çanakkale’deki kuvvetlerin komutanı” dedim.
Bir iki öğrenci hatırlamıştı, başlarını salladılar. Geçmişe sahip çıkmak gerektiğini söyleyen kız için bu isim bir şey ifade etmemişti. Zaten bir iki dakika sonra da salondan çıktı. *** Hayatta böyle güzel, şık, anlamlı laflar öğrenip tekrarlıyoruz. Ama onların asgari gereğini yerine getirmeye de üşeniyoruz.
Sonra birisi o beylik sözü sorgulamaya başlayınca kızıyor, kendimizi aşağılanmış hissediyoruz. Halbuki uzman olmak gerekmez. Madem tarihine sahip çıkmak istiyorsun, faraza Çanakkale Savaşı’na ilişkin en temel bilgileri öğrenmen gerekmez mi? Çok değil; birkaç isim, birkaç tarih, birkaç rakam… Böylece “neye, niye” sahip çıktığını bilirsin, anlarsın. Benim gibi bir ukalayla karşılaştığında da rahat edersin.
(Emre Aköz – Sabah..31.05.2010)