Diyanet İşleri Başkanlığının hazırladığı “Kendi Dilinden FETÖÖrgütlü Bir Din İstismarı” başlıklı rapor, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen’in İslam dinine verdiği zararları gözler önüne seriyor. FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından 34 Ağustos’ta olağanüstü toplanan Din Şurası’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları üzerine harekete geçen Diyanet İşleri Başkanlığı, yaklaşık bir yıllık çalışmanın ardından FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in İslam dinine verdiği zararları “Kendi Dilinde FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı” raporunda topladı.
FETÖ elebaşının sapkınlıklarının anlatıldığı raporda, konuşmaları ve kitaplarından örnekler sunuluyor. Raporda, Gülen’in iki ayrı konuşmasında anneannesinin dirildiğini anlattığına yer veriliyor. Elebaşı bu konuşmalarında, “Anneannem benim ölüyor, diriliyor, dünyaya dönüyor. Uzatıyorlar, gözlerini de kapatıyorlar. Ne kadar zaman bilmiyorum, annem diyor ki dirildi bir daha. O yaşadı sonra, senelerce yaşadı. Diyor ki ben öbür aleme gittim. Çok mübarek bir kadın...” diyor. Raporda, Kur’anı Kerim ve sünnete göre dünyadaki hayatı tamamlanıp ölen bir kişinin (peygamberlerin mucizeleri hariç) tekrar dirilerek dünya hayatına devam etmesinin asla söz konusu olamayacağı vurgulanıyor.
Raporun sonuç bölümünde ise, FETÖ’nün sözlerinden uluhiyete dair hassasiyet gözettiği izlenimi doğsa da biraz daha yakından incelendiğinde onun uluhiyeti zedeleyecek birtakım fikirleri sürekli dile getirdiğinin anlaşıldığı aktarılıyor. Raporda, “Her gün ve her an neredeyse Allah’la görüştüğü” iddiası bunların içinde en vahim olanı olarak nitelendirilirken, “Bilebildiğimiz kadarıyla peygamber olmasına rağmen Hazreti Muhammed bile Gülen kadar Allah’la buluşup hasbihal etmemiştir.” deniliyor.
Hemen hemen her kararın, bir şekilde “Gülen’in Örgütü”nü tahkim edip onları sorgusuz sualsiz itaate yönlendirecek türden gizemlerle süslendiğine işaret edilen raporda, şu ifadeler yer alıyor:
“Hiç şüphesiz mucize ve keramet haktır. Allah dostu insanlar elinde kerametler zahir olabilir ama şer’i şerifin sınırları içinde hareket eden büyük mutasavvıflar asla bu kerametleri örgüt kurmak, bir siyasi hareketin stratejisini oluşturmak şeklinde sunmamışlardır. Hazreti Muhammed’i dünyevi bir yapılanmanın figürü haline getiren böyle bir anlayışın nübüvvet fikrini zedelediği açıktır. Uluhiyet ve nübüvvet gibi imanın en önemli esaslarından ikisini zedeleyen bu sözleri ve ihtiva ettiği düşünceleri dalalet (sapkınlık) olarak nitelemek kaçınılmazdır.”
FETÖ’nün dine yönelik istismarlarının tek tek anlatıldığı raporda, İslam’ın bütün insanlığa gönderilmiş son ilahi din olduğu vurgulanıyor. Peygamberler silsilesinin son incisi Hazreti Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesiyle ve son ilahi kitap Kur’anı Kerim’in inzaliyle birlikte önceki dinlerin hükümlerinin neshedildiği aktarılan raporda, İslam’ın Yahudilik ve Hristiyanlıkla aynı düzlemde değerlendirilmesi ve bu meyanda önceki dinlerin de “hak din” olma özelliklerini devam ettirdiklerini söyleyerek “dinler arası diyalog” çalışmaları yapılmasının, İslam açısından kabul edilebilir bir durum olmadığı aktarılıyor.
‘İSLAM’I TAHRİF İÇİN’ GÖREVİ ÜSTLENDİ
Raporda, şunlar kaydediliyor: “Son ve yegane hak din olan İslam’ın başka dinlerle yan yana getirilmesi, onun yüce Allah nezdindeki yeganeliği ve üstünlüğüyle bağdaşmaz. Dinler arası diyalog bağlamında Gülen’in dile getirdiği düşünceler onun ‘hak din’ anlayışının da sorunlu olduğunu göstermektedir. Zerdüştlük, Roma putperestliği ve antik Yunan çok tanrıcılığı da dahil olmak üzere diğer din ve inançlardan alıp naklettiği birçok kavram, sembol ve fikir ile Gülen adeta içeriden bir figür olarak İslam’ı tahrif etme misyonunu üstlenmiş görünmektedir.”
Star