Türkiye, büyük bir askeri yığınak yaptığı, güçlü silahlar sevk ettiği İdlib için topyekun bir operasyona girişirse Rusya’nın tavrı ne olacak?
Ankara’da herkesin birbirine sorduğu ama kimsenin net bir cevap veremediği soru bu.
Ruslar, böyle bir senaryoda 4 yıldır çeşitli anlaşmalarla tahkim ettiği, Batı’da sorulan “Türkiye eksen mi değiştiriyor” sorularını ‘el ovuşturarak’ izlediği yakınlaşma politikasından vazgeçip ‘testinin kırılmasını’ göze alır mı?
Bu türden ucu açık sorular, İdlib krizinin ürettiği açmazları riskli bir alana taşımış durumda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son konuşmalarından birinde Türkiye’nin bugün bölgede verdiği mücadeleden kaçınmasının yarın çok daha ağır faturalarla geri döneceğini dile getirdi.
Bu duruş ne anlama geliyor?
Rusya’nın Türkiye’nin muhtemel İdlib operasyonuna cevap vermesi halinde ortaya çıkabilecek riskler kadar, Ankara’nın geri adım atması halinde karşılamak zorunda kalacağı başka ciddi ve yeni handikaplar...
Güvenlik kaynakları, İdlib’den vazgeçilmesi halinde Rusya destekli rejimin gözünü hemen Afrin’e ve Fırat Kalkanı bölgesine çevireceğini düşünüyor.
Erdoğan’ın işaret ettiği nokta da burası olsa gerek.
Nitekim, Beşar Esed böyle bir niyetinin olduğunu açıkça deklare etmiş durumda.
An itibarıyla şöyle bir soru daha karşımızda duruyor:
Muhtemel bir operasyon için Erdoğan’ın işaret ettiği gibi Şubat sonuna verilen takvim geçerliliğini koruyor mu?
Yoksa, diplomasiye bir şans vermek için erteleme söz konusu olacak mı?
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ince ince düşünülerek yapıldığı belli olan son açıklamaları bir ipucu veriyor.
Cuma akşamı Erdoğan ile Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesi üzerine bu açıklamaları yapan Altun, “Sabrımız çoktan taştı ama Rusya’nın işbirliğine güveniyoruz. Yine de ulusal güvenliğimizi korumanın yollarını aramaktan geri durmayacağız” dedi.
Bu hafta içerisinde Moskova’dan yeni bir müzakere ekibinin Ankara’ya gelmesi bekleniyor.
Bir de 5 Mart olarak takvimi belirlenen 4’lü zirve var.
Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa’nın liderlerinin İstanbul’da bir araya geleceği İdlib zirvesi.
Altun’un “Rusya’nın işbirliğine güveniyoruz” sözlerinin satır arası okuması, Şubat sonunda harekete geçmeden önce ‘masaya’ bir şans daha verilmesi yönünde işaretler sunuyor.
Yazıya başlamadan önce temas kurduğumuz bir başka kaynak da, dikkatlerin 5 Mart üzerinde yoğunlaştığını dile getirdi.
İdlib üzerinden yeni bir sınav vermekte olan ve bir tür ‘pamuk ipliği’ teşbihini yapmaya da elverişli hale gelen Türkiye/Rusya ilişkilerinin Erdoğan ile Putin arasındaki diyalog kanallarının açık olmasına emanet olduğunu düşünmek de mümkün.
Hatırlayalım, geçtiğimiz haftalar içerisinde önce Moskova’dan bir heyet Ankara gelmiş, devamında da buradan Moskova’ya bir ekip gitmişti.
Bu trafiğin içeriğinden haberdar olan kaynaklar, Putin’in üslup ve yaklaşımıyla alt kademedeki Rusların yaklaşım biçimi arasındaki farklardan söz ediyor.
Söylenen şu:
Alt kademe İdlib için çözüm çabalarına karşı son derece katı bir tutum sergiliyor.
Tabii, böyle bir tutumun Putin’den habersiz olduğunu düşünmek fazlaca saflık olur.
Kuvvetle muhtemel, Rus müzakere tarzının bir yansıması olarak bir tür ‘rol paylaşımı’ yapılıyor.
İyi polis/kötü polis rolü.
Nitekim Ankara’nın müzakere ekibi, son gelişmelerdekine benzer tutumlarla daha önceki temas anlarında da defalarca karşılaşmıştı.
Örneğin, 2018 Eylül ayında İdlib için Soçi mutabakatına varıldığı gün de aynısı olmuştu.
Erdoğan ve Putin yazlık Başkanlık Sarayı’nın bir başka odasında baş başa görüşme halinde iken, Rusya’nın Savunma Bakanı Sergey Şoygu, esip gürlüyor, Türk muhataplarıyla yer yer sertleşen bir polemiğe giriyordu.
Devamında iki lider heyetlerle bir araya gelip “Biz şu şu konularda anlaştık” dediğinde hava değişiyor, alt kademedeki Rus yetkililerin esip gürlemeleri gazete köşelerinde paylaşılacak bir ‘anekdot’ olarak kalıyordu.
Bu son krizde de, mesele eğer masada bir orta yol bulunarak çözülebilecekse, dikkatleri heyetler arası görüşmelerden ziyade, ‘lider diplomasisi’ üzerine teksif etmekte fayda var.
Bir yol bulunabilecekse eğer, bu, daha öncekilerde olduğu gibi yine Erdoğan ve Putin arasındaki yakın diyalog kanalının işlevselliği sayesinde olabilecek.
Güvenlik kaynaklarından edindiğimiz bir izlenimi daha paylaşalım:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı, benzeri pek görülmemiş yığınağın arka planında sadece muhtemel bir operasyon için hazırlık yapma niyeti yok.
İkinci bir hedef, rejimin daha fazla ilerleyerek M5 otobanının yanı sıra İdlib için geride kalan tek güvence gibi gözüken M4 otobanını da ele geçirmesini engelleyecek bir ‘kalkan’ oluşturmak.
Her durumda son derece kritik bir evrede olduğumuz aşikâr.
Mehmet Acet/Yenişafak