“Başörtü yasağını biz kaldırttık” diye ahkam kesen..Muhafazakar seçmeni kandırarak, oyunu çalmaya çalışan..Bir ölçüde bunda başarılı da olan CHP, Diyanet işleri Başkanı’na yapılan saldırı hakkında ne düşünüyor?Bir fikirleri yok mu acaba?Biliyoruz, nikahsız birliktelikleri savunuyorlar..
Biliyoruz, homoseksüelliği, gayliği,
lezbiyenliği bir özgürlük olarak görüyorlar..Ama buradaki tartışma, bir boyut daha ilerde.. Onlar, homoseksüelliği bir hak olarak görüyorlar..İslam’a inanan insanlar, Kur’anı Kerim’e bakarak hayatını dizayn etmeye çalışan insanlar da, “Homoseksüellik, gaylik, lezbiyenlik, zina bizim hayatımızdan uzak olsun” diyorlar..
Dışardan baktığınızda..
Tabii ki bir Müslüman olarak bu konuda “tarafımız açık” ama..
Bir anlığına.. Tarafsız olalım..
İsteyen homoseksüelliğin varlığından yana olsun. Toplumda erkek erkeğe, kadın kadına ilişkilerin bir özgürlük olduğuna inansın.. Sonuçta o sapkınlıkların kendilerine çıkarttığı hastalıklar, huzursuzluklar olarak faturasını öderler..
Bir diğer kesim de, kendi aralarındaki sohbetlerde, vaazlarda, hutbelerde, “Aman zinadan uzak durunuz. Eşcinsellikten uzak durunuz” desin..
Bir anlığına, bunun ikisinin de dillendirilmesini, özgürlük alanı olarak görelim..
Kavga nereden başladı?
Kur’an’a sataşma kimden geldi?
Kendi topluluğuna “Zinadan uzak durun” çağrısını yapan bir Müslümana, hakaret nereden geldi?
Ankara Baro Başkanı’ndan..
Diyanet İşleri Başkanı’nın, Ankara Baro Başkanı veya bir başkası için, “Çağdışı kafa” vesair türünden bir nitelemesi oldu mu?
Hayır..
Ankara Barosu’nun bu yönde sataşması oldu. Hatta, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Sokaklarda kadınları yakacağı” şeklinde başlı başına suç niteliğinde bir ifadesi oldu..
Aslında hedefleri Diyanet İşleri Başkanı değil.
Hedefleri, Diyanet İşleri Başkanı’nın kaynak aldığı Kur’an’daki zinayı yasaklayan hükümler..
Homoseksüelliği yasaklayan hükümler..
Bu çerçevede olaya baktığımızda, Cumhurbaşkanı’nın çıkıp konuştuğu..
Sivil toplum kuruluşlarının konuştuğu..
Gazetelerin hemen hepsinin tartıştığı..
Televizyonların ana haber konusu olan bu tartışmada, CHP acaba ne düşünüyor bilemeyecek miyiz? Bilemeyeceğiz..
Çünkü riyakarlık yapıyorlar..
Çünkü, “Dindar insanları tam kafakola almıştık. Nereden çıktı bu tartışma” diyorlar..
“Tam da saf dindarları kandırdığımız bir konjonktürde, bizim mahallenin vazgeçilmez adamlarının Diyanet’e saldırmasının, Kur’an’a laf söylemesinin zamanı mıydı?” diye düşündükleri için, suskunlar..
“Maskelerimizi indirdiler.. Hem de kendi mahallemizin insanları maskemizi indirdi.. Yazıklar olsun. Ne güzel götürüyorduk” diyerek, suskun kalıyorlar..
Diyebilirsiniz ki, “CHP’yi niye bu kadar önemsiyorsun?”
Benim önemsediğim CHP değil..
CHP ile birlikte hareket eden dindarlar..
Muhafazakarlar..
Milliyetçiler..
Onlar, CHP’nin maskesini indiren bu olayda, nerede duruyorlar?
İyi Parti’den başlayayım..
Dün gün boyunca, Meral Abla’dan bir açıklama bekledim..
İyi Parti’nin ağır abilerinden, bir küçük açıklama bekledim..
Bakalım, kendileri ne diyecekler?
Bakalım, ortakları CHP’nin sessizliğine ne mazeret üretecekler?
Maalesef..
Seçim meydanlarında, “Allah, Kur’an, İslam” diyen ablamız da.. Ağır abilerimiz de..
Milliyetçiliği kimseye bırakmayan.. Ülkücülüğün tek temsilcisi gibi kendisini reklam eden..
İyi Partililerden bir tane yetkili çıkıp da, “Ankara Barosu’nun yaptığı aymazlıktır” demedi.
Diyemedi.. Yoksa..
CHP ile işbirlikleri, bizim tahmin ettiğimizin çok ötesinde bir birliktelik mi?
Yoksa.. Arka planda, çok daha derin birliktelikler mi var?
Topu topu, yapacağınız şey, “Bize ibnelik yakışmaz.. İbnelere ses çıkarmamak da yakışmaz.. Biz Türk milliyetçisiyiz” diyeceksiniz.. Bunu bile diyemediler..
Kimden, ne talimat geldi ise?
Ama..
Onlar sabah akşam eleştirseler de..
MHP Genel Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı’na desteğini açıkladı..
BBP desteğini açıkladı..
Her şeye rağmen, Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, Diyanet İşleri Başkanı’na desteğini açıkladı..
Saadet Partisi zaten İstanbul Sözleşmesi’ne kökten karşı çıktığını açıklayan bir siyasi parti olarak, Diyanet İşleri Başkanı’na desteğini açıkladı.
Ama tam bu noktada..
Herkes bir özeleştiri yapmak zorunda değil mi?
Kimler, kimlerle yan yanalar.. Bir daha gözden geçirmeleri gerekmez mi?
Bu kadar net bir tartışmada, Kur’an’a sataşan insanlara tek laf etmeyen CHP’nin yanında yer alarak, onun öncülüğünde seçime girmek..
Bir adım ötesini söyleyeceğim..
Ankara Barosu’nun.. İzmir Barosu’nun.. Kimi desteklediğini bilmiyor değiliz..
İstanbul Barosu’nun kimin elinde olduğunu bilmiyor değiliz..
Tüm bunlar, kökten CHP’lilerdir..
Seçimlerde ölümüne desteklerini, CHP’den yana göstermişlerdir..
“Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için” söylemleri ile, CHP’ye açıktan desteklerini ilan etmişlerdir..
Bu çerçevede, CHP’nin resmi ağızlarının suskunluğunu bir daha dikkatlice irdelemek gerekir.“Bizim mahallenin çocukları Kur’an’a saldırsın.. Biz sessiz kalıp onları destekleyelim” uyanıklığını gözden kaçırmadan, CHP ile işbirliği yapan siyasi partilerin kendilerine çeki düzen vermeleri gerektiğini hatırlatalım..
Saadet Partisi’nin, böyle bir CHP ile ne işi olabilir?
Kur’an’a saldıran adamlara iki çift laf edemeyen CHP ile, tepesinden tırnağına dindar insanlardan oluşan SP’nin ne işi olabilir?
Milliyetçi olduğunu iddia eden İyi Parti’nin, CHP ile ne işi olabilir?
Kardeşçe söylüyorum..
Hakaret etmeden hatırlatıyorum..
Bu ülkeye, bu millete daha doğru bir noktada hizmet etmeleri için uyarıyorum.
Ha, derlerse ki, “Biz CHP’nin yanında olacağız. CHP de, sessiz kalarak Kur’an karşıtlarının yanında olabilir. Bizi ilgilendirmez..”
Seçmen bir yer bu oyunu, iki yer..
Üçüncüsünde, tekmeyi yapıştırır..
2018’de yedirdiniz.. 2019 mahalli seçimlerinde yedirdiniz..
Bir sonrakinde, sıra tekmede..
Bilesiniz..
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit