Merkez üssü Çin’in Vuhan şehri olan yeni tip korona virüsünün pek çok kişide ölüm korkusunu depreştirdiği kesin. Bu kimselerin bilmediği şey, ölümün önünde ecelin olduğudur. Devasa beton blokların altında kalıp ölmeyen yahut da 10 katlı binadan yere çakılıp burnu bile kanamayan bebekleri görünce herkes hayret eder. Oysa onu koruyan şey, takdir edilen eceli.Vakti gelmeden ne bir yaprak düşer dalından,
ne de bir insan ölür. Van’da çığ altında kalan insanlar sağ kurtulurken, kurtarmaya gidenleri yeni çığda öldüren de ilahî irade yani ecelleri.Çin’deki korona virüsüne yakalandığı halde tedavi edilenler ölenlerin tam iki katı. Bu da bize ölüm hakkında çok şey söylüyor.Şüphesiz ki, insan şu fani dünyada bir gün daha fazla yaşamak ister ve bu isteği de insanîdir. Allah (c.c.) kendimizi öldürmeyi yasaklamış, Rasulü (s.a.v.)’de ölümü talep etmeyi nehyetmiştir. O halde korkunun elbette ki ecele faydası yok. Kula düşen korku dağında kavrulmak değil, tedbir alıp tevekkül etmektir.
Bu girizgâhtan sonra koronanın ne tip bir virüs olduğu, başta Çin olmak üzere insanlığın biyolojik bir saldırıyla mı karşı karşıya kaldığı, bu virüsün beklenen etkiyi neden göstermediği gibi suâlleri sorabiliriz. Ama önce biraz tarihteki salgın ve katliamlara bir göz atalım.
Yakın tarihin en ölümcül salgını 19181920 yılları arasında İspanya’da baş gösterir. ‘İspanyol gribi’ yahut da ‘İspanyol nezlesi’ adıyla anılan bu salgın, 18 ay içinde yaklaşık 50 ila 100 milyon civarında (kuvvetle muhtemel 70 milyon) insanın ölümüne neden olur. 1920’de dünya nüfusunun 1,8 milyar olduğunu düşündüğümüzde, İspanyol gribi sonucu Avrupa’daki ölüm miktarı, dünya nüfusunun yüzde 45’ine tekabül eder. Bu gerçekten korkunç bir durumdur. Ama korkunçluk bununla da sınırlı değildi.
Yaklaşık aynı yıllara tekabül eden 1. Cihan Harbinde katledilen asker ve sivil sayısı 16 ila 19 milyon arasındaydı. Sadece Çanakkale cephesinde 250 bin yiğidimizi şehid ettiler.
Aynı şekilde çok değil, 20 yıl sonra gelen 2. Cihan Harbinde katledilen asker ve sivil sayısı ise 60 ile 65 milyon arasındadır. Dünya sadece az sayıdaki Yahudi ölümünü konuşadursun, 2. Cihan harbinde azılı mason kâtil Stalin 30 milyon insanı katletti. Bu savaşta ölenlerin 10 milyon kadarı Çinli, 7 milyon kadarı Ukraynalı, 6 milyondan fazlası Alman, 5 milyon kadarı Polonyalı, 2,5 milyonu Japon ve 1,5 milyonu Yugoslav’dı.
1. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 14’ü, 2. Dünya Savaşı’nda ölen her 100 kişiden 70’i, Vietnam, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen savaşlarında ölen 100 kişiden 90’ı sivildi. ABD’nin 2003 Irak savaşında kaç kişi katlettiği tam olarak bilinmiyor. Kimi rakamlara göre 1,5 milyon kişi. Suriye rejimi ile İran ve Rusya, Suriye iç savaşında bir milyona yakın sivil katletti.
Şuan ki vahşi Çin rejimini kuran kâtil Mao Zedong, 19491976 yılları arasında alçakça yöntemlerle 60 milyon civarında Çinliyi katletti.Şimdi de hayli gerilere doğru giderek salgın çetelesi çıkaralım.Antoninus salgını Milattan sonra 165180 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nda yaşanan veba salgını günlerce sürmüş, her gün ortalama 2 bin kişi can vermiş.
– Jüstinyen vebası Milattan sonra 541 yılında Avrupa’da ortaya çıkan veba salgını dünyanın pek çok yerine ulaşır. Sadece Konstantinopol’de nüfusun yüzde 40’ı ölür. Salgınlarda dünyadaki ölümlerin tam rakamı bilinmiyor.
– Kara veba 13461353 yılları arasında yine Avrupa’da ortaya çıkan Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü sanılıyor. Sadece Avrupa nüfusunun yüzde 30 ila yüzde 60 arasında bir rakam bu salgında ölür. Bu hastalıkların hep batıdan çıkmasının nedeni, 1950’lere kadar kanalizasyonlarının bile olmaması, temizlik nedir bilmemelerinden olsa gerektir.
– Suçiçekli yerli katliamı Bize Amerika’nın keşfi diye pazarlanan, gerçekte ise İspanyolların Amerika kıtasının işgali olan gelişmede ahlaksız gavur, yerli halkı yok etmek için daha önce Avrupa’nın üçte birini öldüren suçiçeği mikrobunu Amerika kıtasına götürüp yerli halka bulaştırır. Bu sayede Amerikan yerlilerinin yüzde 90’ı öldürülür.
– Cocoliztli salgını Amerikan yerlilerinin yüzde 90’ını suçiçeği ile yok eden İspanyollar, geri kalanını yok ekmek için 16. yüzyılın ortalarında bir kez daha hamle yapar. Bugünkü Meksika başta olmak üzere Venezuela’dan Kanada’ya uzanan geniş coğrafyada yaşayan Mayalara, salmonella bakterisi bulaştırırlar. Kayıtlara ‘cocoliztli salgınları’ olarak geçen bu katliamda ise tam 15 milyon yerli öldürülür. Amerika’yı işgal eden Avrupalı, benzer yöntemi 19. yüzyılın başında bir kez daha dener. Sayısı tam olarak bilinmeyen yerli halk bir kez daha katliama mâruz kalır.
– Kolera salgını 18521860 tarihleri arasında İngilizlerin işgali altındaki Hindistan’da kolera salgını baş gösterir. Afganistan, Rusya ve Amerika’ya ulaşan salgında milyonlarca insan ölür. Sadece Rusya’da 1 milyon kişi… İngilizler rakamları gizlediği için Hindistan’daki ölüm sayısını hâlâ kimse bilmiyor.
– Çin ve Hindistan’da veba 18551859 yılları arasında Çin’de veba salgını baş gösterir. Çin ve Hindistan’da 12 milyon insan ölür.
– Asya gribi 19181920 arasında İspanya’da görülen ve 70 milyon civarında kişinin ölümüne yol açan İspanyol gribinin bir benzeri, 1957’de Çin’de görülür. Asya gribi adı verilen salgında Çin’de 4 milyon kişi ölür.
– GRID veya sapıklık virüsü Gerçek adı ‘GRID’ yani ‘Gay Related Immune Deficiency’ Türkçe adıyla da ‘Gey Bağlantılı Bağışıklık Yetmezliği’ adı verilen virüs bugüne kadar yaklaşık 50 milyon kişiyi öldürür. LGBT projesine engel olduğu gerekçesiyle adı HIV/AIDS olarak değiştirilen virüs için tüm imkânlar seferber edilmesine rağmen hastalığın tedavisi bulunamaz.
Korona virüsünden hareketle öncelikle insan ve diğer canlıları etkisi altına alarak canlı varlıkları tehdit eden biyolojik kaynaklı araçlara biyosilah dendiğini bilmemiz gerekiyor. Biyosilahlar ise yeni değil. Amerika yerlilerine bulaştırılarak yapılan katliam belki de tarihte görülen en etkili biyolojik silahtır. Biyolojik silahlara biyoterör ve biyoharp da denilir. Günümüzdeki en etkili savaş tekniği şüphesiz biyoterördür ve başta bitkiler, hayvanlar olmak üzere insanlar üzerinde de uygulanmaktadır.
Genetik yapısına müdahale edilen; ister serbest, isterse de ticari olarak kullanılan enzimler, aşılar ve terminatör gene sahip tohum benzeri materyaller de pek çok kimse tarafından biyosilah olarak kabul ediliyor.
Tarihteki ilk biyosilahın 14. asırdaki Kefe Kuşatmasında, vebadan ölenlerin cesetlerini mancınıklarla surların içine fırlatan Tatarlarca kullanıldığı iddia edilir. Muhtemelen daha eski tarihlerde benzer yöntemler kullanılmaktaydı.
BİYOLOJİK SİLAHLAR NİÇİN KULLANILIR? – Özellikle 1815’lerde Amerika’da yeni iktisatçılar denilen haydutların ileri sürdüğü ve ârî ırkların hayatta kalması, diğerleri ve engellilerin öldürülmesi fikri ve hatta uygulamasının devamı olarak büyük insan topluluklarının öldürülmesi yoluyla nüfusun azaltılması.
– İlaç ve aşı satmak
– Toprakların tahliyesi ve güvenli işgal
– Panik meydana getirip, ekonomik ve siyasi yapıları tahrip
– Gündem değiştirmek
– Sosyal sorunlara yol açmak gibi nedenlerle biyolojik silahlar kullanılır.
İşte son yarım asırda sık sık karşımıza çıkarılan SARS, SADS, MERS, Hanta, Lyme, Batı Nil Virüsü, Lassa Ateşi, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Suriye Çocuk Felci, Yeni Şap Hastalığı, Zika, Körfez Savaşı Sendromu, Ebola ve Korona diye uzayıp giden hastalıklar kelimenin tam mânâsıyla biyolojik terördür.
Bu laboratuvar virüslerinin yayılmasına gerekçe olarak, insanlığın birbirleriyle eski zamanlara nispetle daha fazla teması gösteriliyor. Bu mazeret insan aklıyla alaydan başka bir şey değil.
20082009’da insan geçmez ama kuş uçan yüksek Bolu dağlarında bulunan ve içinde kuş gribi mikrobu barındıran yemleri uçaklardan kim attı? Kuşlar Amerika, İsrail, İngiltere, Rusya veya Çin’deki laboratuvarlardan kapıp mı getirdi bu paket paket yemleri?ABD’nin tescili için 2007’de patent müracaatında bulunduğu, 2010’da da patent aldığı Ebola, neden 2014’de Orta Afrika’da görüldü? Şüphesiz ki, Afrika’yı dizginlemek, nüfusunu azaltmak, korku ve dehşete sürüklemek için…
BİYO TERÖRÜN FİNANSÖRLERİ
Bil Gates, Ted Turner, Warren Buffet, Rockefeller ve daha niceleri servetlerini neden bu alana yatırıp, hayırsever kılığında dolaşarak bir lokma ekmek ve bir yudum temiz su vermedikleri dünya çocuklarını aşılıyor sanıyorsunuz? İnsanlık hayrı için mi, yoksa insanlığı istedikleri sayıya düşürmek için mi?Bazen bu hususlarda öyle safça yorumlar görüyoruz ki, gerçekten bizim insanımız modern dünya şeytanlıklarından ve iki ayaklı şeytanlardan bihaber.Bu durumda bize düşen şey, teyakkuzda olmak ama asla korkmamak. Eğer Allah’ın koruması olmasa şu an dünyada birkaç yüz binden fazla insan olamazdı. Hele ebola tek bir Afrikalı bırakmazdı. Kuş gribi sonrasında tek bir mahalli ırk kalmazdı.
Şu an Çin’de bini bile bulmayan ölüm için bütün dünyayı ayağa kaldıranların, ülkelere maddî ve manevî maliyetlerinin hesabını kim yapacak? Yahut yapabilecek biri var mı bildiğiniz? Elbette çok insan öldürmeyi başaramıyorlar. Bundan hareketle gelecekte de başaramazlar diyor değiliz. Dediğimiz şey, hesap üstündeki hesabı hatırlatmak.
O halde devlet, millet ve insanlık olarak bu pisliklerin değirmenine su taşımaktan vazgeçmeliyiz. Çin’de meydana gelen salgının nerede duracağını bilmediğimiz gibi fâilini de bilmiyoruz. Bu Çin’in kendi elinde patlayan bir bomba olabilir. Rakiplerince yayılması da mümkün. İnsanlıktan öç almak isteyenlerce de, nüfusunu gençleştirmek isteyen Çin yönetimi tarafından da yayılmış olabilir. Sadece Asyalıların ölmesi, ölenlerin yaşlı olması bu konuda bir ipucu olsa da kesin bir hükme varmak için çok erken.
Bu vesileyle bitki kökenli Çin tıbbı veya Kadim tıp uygulamalarını aşağılamak için “otçöpçüler nerede, koronayı engelleyen bir otunuz yok mu” diye ekranlardan nara atan modern tıp sapkınlarına diyoruz ki, ortaya çıkardığınız pisliğin tedavisini neden kadim tıp uygulamalarında arıyorsunuz? Çok mahirseniz kendi pisliğinizi kendiniz temizleyin!
Bir yiğit çıksa mürekkep bir nebati karışımla koronayı tedavi etse (ki mutlaka edebilir) diyeceğiniz şey, “insan üzerinde denenemez, çünkü kanıtlanmamış bir yöntem” demeyecek misiniz? Bu rezil cümleyi kuranların ahlâkı her şeyi demeye de müsaittir. O yüzden susun da adam sansınlar!Allah (c.c.) mazlumları, biyolojik terör ve teröristlerden muhafaza buyursun!
Can Kemal Özer/Gercekhayat.com.tr10 Şubat2020