Siciline bakınca benden genç görünüyor..
Hiç tanışmadım.. Daha önce ismini hiç duymadım..
Büyük ihtimalle fikrimiz, zikrimiz aynı gibi görünmüyor..
Ama, o hakimi tebrik ediyorum..
Milyonlarca insanın maskesini indirdiği için..
AK Partilisi, CHP’lisi. SP’lisi, HDP’lisi..
Dindarı, dinsizi.. Ateisti, imanlısı..
Milyonlarca insanın maskesini, bir sayfalık duruşma tutanağı ile indirdi..
Yaptığı doğrudur veya yanlıştır..
Hiç tartışmaya girmeden söylüyorum..
Onlarca yıldır bu ülkede sergilenen “maskeli balo”yu 10 dakikada deşifre etti..
Profesörlerin, rektörlerin, siyasetçilerin, başbakanların, cumhurbaşkanlarının, generallerin, gazete patronlarının, baro başkanlarının, meslek odası başkanlarının, valilerin, kaymakamların, köşe yazarlarının riyakarlıklarını bir sayfalık duruşma tutanağı ile ortaya serdi..
Biz soyut olarak dile getirirdik..
“Başörtü yasağını, bir kıyafet kuralı olarak önümüze getiriyorsunuz ama.. Derdiniz gerçekten yönetmelik ise.. Mini etek de yönetmeliklerde yasak.. Bir vali, bir kaymakam, bir hakim de, karşısına gelen kadının mini eteğini gerekçe gösterip, başörtülülere yaptığınızı yapmaya kalkarsa, ‘Bu ülkenin kanunları var, yönetmelikleri var. Herkes kafasına göre devlet dairesine gelemez. Mini etekliye yapılan da doğrudur’ der misiniz?” diye sorardık.
Tabii cevap alamazdık..
Şimdi İstanbul Anadolu Adliyesi 2. İş Mahkemesi’nde bir hakim..
Yüzlerce gazetecinin, yıllarca yazdığı binlerce makalenin etkisini sıfırlayan..
Siyasetçilerin, başbakanların, yıllardır tekrarladıkları konuşmaların hepsini çöpe atan..
Şahsiyetsizlerin, ahlaksızların, vicdansızların, riyakarların, zalimlerin, despotların, insafsızların suratına şamar gibi yapışan bir sosyal deneyi gerçekleştirdi..
“Davacı vekilinin geldiği, davalı vekilinin hazır olduğu görüldü” klasik girişinden sonra..
“Bu sırada davacı vekilinin eteğinin diz üstünden yaklaşık 15 santim yukarıda olduğu, bu hali ile avukatlık mevzuatına aykırı olduğu..”
Okkalı bir Osmanlı tokadı, yasakçıların yüzüne indi mi?
İndi..
Bir noktayı buraya koyalım..
Hakim Bey’in bize gösterdiği sosyal deneyde, daha çok koyacağımız noktalar var..
Bu olay sonrasında..
Başörtülü bir üniversite öğrencisi fakülte kapısından geri çevrildiğinde olduğu gibi..
Başörtülü avukatlar duruşmadan çıkarıldığında olduğu gibi..
Bir bayan memur, çalıştığı devlet dairesinin kapısından içeri sokulmadığı zaman..
Yaşadıklarımızı yaşadık mı?
Ne yaşıyorduk o günlerde..
Başörtülü derse alınmadığında.. Başı açıklar, “Canım siz de başınızı açın gelin” ile başlayıp.. “Provokatörlük yapmayın.. Bir tek siz mi Müslümansınız?” ile devam eden.. Aklınıza gelmeyen binlerce argümanla, başörtülüye sahip çıkma yerine.. Onu daha da demoralize eden hakaretler..
Şimdi ne gördük?
Başı açığı, kapalısı,. Erkeği kadını avukatlar.. Duruşma salonunun önünde, yarım saat içinde toplanıp, futbol maçlarını aratmayan tezahüratlarla, mini eteğe edilen lafı kınıyor, hakimi istifaya davet ediyorlar..
Bir tanesi bile, “Ne kızım? Sende bacak var da, bizdeki kalas mı? Herşeyin bir adabı var herhalde.. Dizden 15 santim yukarda eteği hiç giymeseydin bari..” demiyor..
Kimse..
“Bu ülkenin kuralları var, kıyafet yönetmelikleri var” demiyor..
Kimse.. “Plaja mı geliyorsun, duruşmaya mı” demiyor..
Herkesin söylediği, “Avukatın kıyafetine karışamazsınız!”
Buradaki riyakarlığı da tescilleyip, bir nokta da, buraya koyalım..
Gelelim Akit ile ilgili konuya..
Bir başörtülü öğretmen, okulda zaten başörtü takamıyordu..
Ama Danıştay’daki 2. Daire’nin 4 üyesi..
“Öğretmen pazarda da başörtü takamaz. Özel hayatında da başörtü kullanamaz” diye karar verdiğinde..
Akit’in manşeti, “İşte o üyeler” idi..
Sadece ve sadece, “İşte o üyeler.”
100 bin liralık para cezaları.. Tazminat davaları. Hapis cezası istemli davalar..
Barolardan başlayın, siyasetçilere kadar..
Gazeteci meslektaşlarımıza kadar.
Bizi en fazla üzen..
Dindar mahalledekilere kadar..
“Canım, Akit de biraz fazla oluyor ama..” diyenler..
“Olmaz ki ama.. Hakimlerin fotoğrafı da basılmaz ki.. Bir karar vermiş, itiraz edilir. Hakimler böyle, manşetten haber yapılmaz ki?” diyenler..
“Allah razı olsun. Biz cesaret edip söyleyemiyoruz. Yazamıyoruz. Bir öğretmenin pazarda bile başını örtemeyeceğini söyleyenler, vicdansızdırlar.. İnsafsızdırlar.. Zalimdirler.. Biz söylemiyoruz.. Siz faturasını ödemeyi göze alıp, bu haberi yapmışsınız, Allah razı olsun” diyeceklerine..
Bizi provokatörlükle suçlayanlar..
Şimdi bakın..
Başörtülü öğretmeni pazarda görüp, ihraç edildiği an, Milli Eğitim’in önünde toplanmayı boşverdik.. Karar verildiğinde mahkemenin önünde toplanmayı boşverdik.
Hakimlere iki tane laf söylemeyi boşverdik..
Gazetenin bir günlüğüne haberinde..
Danıştay’ın kararını tam metin verip, “Bu kararı veren üyeler, işte bu üyeler” diye haber yapılmasını bile, Akit gazetesinin kapatılması için gerekçe olarak gösterip, polis baskınlarına muhatap olurken, “Akit bunu hakediyor” diyenler..
Bakın..
Bir avukatın mini eteğine laf edilince neler oldu?
Kendisi, kadın avukatların başörtüleri sebebi ile ruhsatını yıllarca vermeyen ekibin içinde yer alan baro başkanı, anında adliyeye geldi..
Duruşma salonunda görüntü alınması yasak olduğu halde.. Onlarca avukat, cep telefonu ile görüntü çekti..
Hakime o sırada söylediklerini yazarsam..
Nutkunuz tutulur..
Biz, hukuka aykırı gördüğümüz kararın tam metnini verip, “İşte o üyeler” demiştik..
İstanbul Barosu’nun, dün bir hakim için yayınladığı bildiriden aktarayım..
“Bu bir rezilliktir” ile başlıyor..
“Yargıç cübbesi giyen bir adam”, “Kafasındaki ‘kadın’ kavramının sorunundan kaynaklanıyor olsa gerek”, “Sağlıklı bir ruh halinin göstergesi olamaz”, “Bu hakim cübbeli adam”, “Bu adamı uyararak”, “Bu adamın tanzim ettiği”, “Yaptığı rezillikleri yazdırabilme cesaretini”, “Bu sabıkalı”, “Bu adam, bugün içinde gün batmadan adliye sınırlarının dışına çıkarılmalıdır”, “Bu dünyayı kirleten bir rahatsızlıktır”, “Yargıç kılıklı bir adam..”
Ve son cümle harika.. O cümleyi aklınıza başörtü için aynı baronun yaptığı rezillikleri getirerek okuyunuz:
“Kimsenin hele de yargıç kılıklı bir adamın, avukatları kıyafetleri üzerinden aşağılamaya kalkışmasına izin vermeyeceğiz.”
Baronun bu açıklamasını okuduktan sonra..
Utandım..
“Biz, bir öğretmene başörtü sebebi ile ceza veren hakimlere, bu sözleri söyleyemedik.. Allah’ın emrinin çiğnenmesinde, bu cesareti gösteremedik.. Affet Allah’ım” dedim..
Merak ettim: “O vicdansızlığa karşı attığımız manşeti sert bulup, bizi suçlayanlar acaba şimdi pişman olmuşlar mıdır?”
Hiç sanmıyorum..
Yasakçılarda utanma nasıl yok ise.. Samimi insanları provokasyonla suçlayanlarda da utanma olmaz, çünkü !
Ali KARAHASANOĞLU/Yeniakit