Meselemiz sinema filmleri değil! Dikkat edin; Avrupa’daki polisler ülkelerinde yaşayan Türkleri bazı olaylarda PKK sempatizanlarının taşlı sopalı saldırılarından tam olarak koruyamıyor. O PKK’lılar bugün Türklere saldırırken sert tedbirlerle engel olmazsanız yarın Avrupa şehirlerinde sokaklar molotofla yanar! Köpeğine sahip çık Avrupa! İtine sahip çık Almanya, Fransa, İsveç! Beslediklerinize itina ile sahip çıkın, yoksa sizi de ısırırlar!
Bugün bizler Amerika’dan gelen bir mektubu konuşuyor olsak da bir gün onlar Türkiye’nin kendilerine gönderdiği mektubu konuşacak! Önceki yüzyılda Avrupa’nın gündemi İstanbul’dan belirleniyordu; yine olacak üstelik daha sağlam!
O günlerin ışığı Barış Pınarı Harekâtı ile gözüktü! Bazı mevzularda ortaya çıkan sözüm ona sanatçılar bu kez sustular; hem de millet tek yürek olmuşken! Esas milli takım sahada, neden sus pus oluyorsunuz?
Tamam, insanlara zorla “destek mesajı” attıracak halimiz yok! Onlar operasyona çıkan Mehmet’imize, Ali’mize, Mustafa’mıza destek mesajı atmıyorsa biz de onların filmine, konserine gitmeyiz; en azından ben gitmem!
Cem Yılmaz’ın önceki filmi ilk 3 günde 1 milyon 331 bin kişi tarafından izlenirken, son filmi 276 bin kişi tarafından izlendi! Yani gişede çakıldı! Millete sırtını dönenlere millet de sırtını döndü!
Çağrıyı benim yapmış olmamın önemi yok! Önemli olan bazı konularda ortak hareket etme kabiliyetine sahip olmak! Kalbinde iman ateşi yanan kardeşler olarak birlik olmazsak bu devranın zalim yöneticileri bizi ve evlatlarımızı ruhsal bataklığa sürükler; birbirimizin “toplumsal derdine” sahip çıkalım!
Bu benim şahsi meselem değil, hepimizin meselesi! Biz sessiz yığınlarız ama Allah’a el açıp “minareleri ezansız bırakma” diye dua eden kişileriz, kardeşiz, biz ortağız! Rabbim, kendinden başkasına el açtırmasın!
Şimdi de 8 Kasım’da Şahan Gökbakar’ın oynadığı Recep İvedik 6 vizyona girecek!
Bu filmi niye izleyelim? Gülmek için mi? Recep İvedik 2 filminde başörtülü yaşlı bir kadıncağıza “kalk s.ktir git” diye küfürler ettirildi ve buna güldük öyle mi? Amacım Şahan efendiyi karalamak falan değil, ama durum budur!
Çocuklarınıza dikkat edin! Daha önce; “Ninem olmasan ağzını burnunu kırarım” sözleri olan Recep İvedik filminde şimdi neler çıkacak karşılarına! Nesiller böyle bozuluyor. Önce şaka, sonra bilinçaltı, sonra uygulama!
Para verip filme gönderdiğiniz çocuğunuz izlediklerini örnek alıp size; “Annem babam olmasaydınız şimdi ağzınızı burnunuzu kırardım” derse yine gülecek misiniz?
Kazdağları ile ilgili mesaj atıp, “Kazdağları’na sahip çıkıyoruz” diyen Şahan Gökbakar; HDP önünde eylem yapıp evladını PKK’nın elinden kurtarmak isteyen anneler için tek mesaj attı mı? Barış Pınarı Harekâtı’na katılan Mehmetlerimizle ilgili mesajı ise sadece instagram hesabının “hikâyeler kısmından” PKK’nın adını bile anmadan attı.
Dar kadroyla film çek, milyonlar kazan, asker operasyona çıkınca “hikâyeler kısmından” mesaj at, PKK’nın adını bile anma! Milletin evlatları HDP’ye, PKK’ya, YPG’ye karşı dik dursun; sen adlarını bile anma!
“Mesaj atmazsa atmasın, umurumuzda değil” demekle olmaz! Hem böyle yapacak, hem filmine yine bizim çocuklarımız üstelik bizim verdiğimiz parayla gidecek öyle mi?
Zenginleşsinler, hak ediyorlarsa kazansınlar, bir şey demem! Ama millete sırtını dönmeyeceksin!
Şimdi karar yine seyircinindir! Milyonlar gidebilir, gitmek isteyen gider, ben gitmeyeceğim, bu benim duruşumdur!
Mahsun Kırmızıgül’ün yeni filmi de aralıkta vizyona giriyor. Vezir Parmağı hariç tüm filmlerini sinema salonlarına giderek izledim. Ama işi hakarete vardırınca izlemekten vazgeçtim. Kendisine yeni filmiyle ilgili mesaj attım; dönüş olmadı. Eleştirirken “gözü kapalı” eleştirmiyoruz, ama muhataplarımız kaçıyor, yapacak bir şey yok! Cevap hakkı isterlerse tekrar söylüyorum sütunlarımız açıktır. Kendileri bilir!
En son Aras Bulut İynemli’nin başrol oynadığı “7. Koğuştaki Mucize” filmine gittim. Aras ilk etapta güzel rol yapıyor ama “sürekli kendini tekrarlayan karakter” sıkıcı olabiliyor. Filmde en çok “hoca” karakterinin düzgün gösterilmiş olmasına sevindim. Yani hayatın içinden, böylece kimseyi rencide etmiyor. Fakat olay örgüsü zayıf ve bu zayıflık görsel çekim ve oyunculuk yetenekleriyle örtülmeye çalışılmış. Herhalde Güney Kore yapımı “Miracle in Cell No 7” adlı filmden uyarlama olmasından kaynaklanıyor. Bu tür filmlere “ağlatmalı film” diyorum. Küçücük çocuğu cezaevi duvarlarının arkasında “babaaaaa” diye koşturursanız tabii ki hepimiz Küçük Emrah moduna gireriz.
Hacı Yakışıklı/Yeniakit