Türkiye, dün olduğu gibi bugün de mağribden maşrıka, şimâlden cenuba, gün doğumundan gün batımına dek bütün yeryüzü İslâm varlığının vücuttaki başı hükmündedir. Bu vasfımız şu korona günlerinde yeniden hayat buldu. Allah’a şükür ki güçlenerek yol almaktayız.Türkiye’nin başı ise İstanbul’dur.Türkiye’yi Türkiye yapan İstanbul’dur.
Nâmı diğer, Dersaadet, Dar’ül Hilafe, Âsitane’dir…
İstanbul, 29 Mayıs 1453’ten, 29 Mayıs 2020’ye kadar 6 asra yakın bir zamandır sadece Müslüman Türk’ün değil, şuur ve idraki yüksek diğer Müslümanların da alemidir, sembolüdür, remzidir. İstanbul; asırların Payitahtı, cennetmekân Fatih Sultan Mehmed Hân eliyle Şanlı Peygamberin, milletimize ve ümmetimize mübarek bir yâdigârıdır. Medeniyetimizin şâhikaya ulaştığı güzel beldedir…29 Mayıs 1453’ten 1 Şubat 1935’e kadar Ayasofya Camiî Kebiri, muhteşem İstanbul’un ve devletin, bir numaralı teşrifat, protokol câmiî idi. Müze yapılarak Kur’ân’dan ve cemaatten mahrûm bırakıldığı için 85 yıldır mahzundur. İbâdete kapalı olmasından dolayı mü’mîn kalbler de kırıktır. Corona19 salgın hastalığı, sebebiyle bugün diğer câmilerimizde de namaz kılınamıyor. Câmilerin 12 Haziranda ibadete açılacağı ifade edilmekte…Mâdemki Salgın Savaşı’ndan sonra “hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır’’ öyle ise bugün de mülkiyeti Fatih Sultan Mehmed Hân Vakfı’na aid olan Ayasofya Câmiî de ya yaklaşmakta olan 29 Mayıs’ta veya diğer câmilerle birlikte 12 Haziran’da 5 Vakit ibâdete açılmalıdır. Bu karar, verildiğinde Devletin A protokolü ilk cumayı bu mazlûm fakat şanlı mâbedde kılmalıdır. Câmi ibadete açıldığı gibi müze yapılırken yıkılan bahçesinde mevcut olan medreseler ve yıkılan ne varsa onlar da yeniden inşa edilmelidir. Zira, Fethin ertesi günü Hazreti Fatih, orada bugünkü İstanbul Üniversitesinin çekirdeğini teşkil eden medreseler açarak yüksek tahsili başlatmıştı.
Turist ve bilet bahanesi yapılamaz. Turist ziyaretine engel hiç bir sebep yoktur. Diğer istedikleri câmilere de gidebilmekteler. Turistler yine biletle ayrı kapıdan ibadete geleneler ayrı kapıdan kabul edilebilir. Farklılık doğacaksa turist, her câmiî biletle ziyaret eder. Şu iyi bilinmeli ki Ayasofya’nın ibadete açılması câmi ihtiyacımızdan değil; Sevgili Peygamberimize aleyhisselam olan engin hürmetimiz, İstanbul’un sahibi Sultan Fatih Gaazi Hân’a olan vefa borcumuz ve mağdur edilmiş bir vakfa hakkını teslim etme gereğidir. Bugün Eğitimimizin seçkin kurumları, Fatih Sultan Mehmed Üniversitesi ile Bezmi Âlem Üniversitesi’nin sahibi de adı geçen vakfımızdır. Hakkında konuştuğumuz eser, şüpheli bir imza ile mülk sahibi vakfa rağmen, bu hükmi şahsiyetin, tüzel kişiliğin muvafakati alınmadan bu hâle düşürülmüştür. Temenni ederiz ki ziyaretçi gelirinden FSM Vakfı’na da hisse ödemesi yapılıyordur.
Şayet bugün şu geçiş dönemi vesilesiyle de bu mutlak hak iade edilmez Ayasofya’da mü’min başlar secdeye gidemezse; Cumhur İttifakı, bunu yapamazsa yine uzun seneler hasret çekme mecburiyeti hâsıl olabilir.
40 yıla yakın bir zamandır yazıpanlattık. Hamdolsun Taksim Camiî Şerîfi nihâyet hakîkat oldu. Bu 29 Mayıs’ta ibâdete açılabilir. Sırada Ayasofya vardır. Biz küçükken bugün bizim yaptığımız işi yapan muharrirler, sütunlarında “Ayasofya Türk’ün namusudur!” diye yazıyorlardı. Bugün de aynen öyledir. Yüce seciyeli Türk, namusunu çiğnetmez.
Ne Şanlı Peygamber Fetih muştusunu, tebşirini Haliç için, Galata Kulesi için, Kız Kulesi için, İstanbul Boğazı için, Bizans surları için, Tekfur Sarayı için yaptılar ve ne de Cihangir Padişah Büyük Fatih, bunlar için baş verip baş aldı. Kızılelma, Ayasofya’nın kubbesindeydi. Müjde de kılıç da bunun içindi. Ecdat, 29 Mayıs 1453 Günü surlardan girdikten sonra bu mabede vardı. Ayasofya’nın yıldır yıldır yanan kubbesine uzanıp Kızılelma’yı oradan alacakken Kızılelma, oradan havalanıp Konstantiniyye el Kübra’ya, Roma’ya yöneldi. Fatih, meçhul seferinde Yakut Kanatlı Türk Kartallarının başında Roma’ya yürürken Gebze’de zehirlenerek şehid edildi.Ayasofya’nın yeniden câmi olması, pek tabiî hakkıdır. Aksi, görüldüğü gibi hukuku çiğnemektir. Bu hizmet, iktidarın, Cumhur İttifakı’nın şimdiye kadarki bütün hizmetlerine denk olur. Çünkü:Hiç şüphe yok ki hem Sevgili Peygamberimizin ve hem de O’nun sevgisine mazhar olmuş Fatih Sultan Muhammed Hân’ın ruhları şâd, gönülleri mesrûr olacaktır…
Rahim Er – Türkiye Gazetesi 16.05.2020