Yazar Ahmet Kekeç, ‘Tiktokçunun bitmeyen kini’ başlıklı yazısında oğlu üzerinden Erdoğan’ı hedef alan Ahmet Davutoğlu’na göndermede bulundu. Ahmet Kekeç, ‘Son altı aydır sistematik olarak Erdoğan’a saldırıyor, hem de çirkin sözlerle saldırıyor’ dedi.Yazar Ahmet Kekeç, ‘Tiktokçunun bitmeyen kini’ başlıklı yazısında oğlu üzerinden Erdoğan’ı sürekli hedef alan Ahmet Davutoğlu’na göndermede bulundu.
İşte o yazı,Oğlu üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a laf sokmasaydı, bu yazıyı yazmayacaktım.Halk TV’nin geniş geniş verdiği konuşmasında Ahmet Davutoğlu şöyle dedi: “Kendi oğlunu diğer vatan evlatlarından ayıran biri, devlet adamı olamaz...”
Neden Halk TV’ye tamah ederler?
Neden önlerinde mikrofon bulunca bülbül gibi şakırlar?
Hadi bu soruların cevabını “vicdanlara” havale edelim.
Asıl soru şu:
Partisini kurmuş ve içinden çıkıp geldikleri partinin devamı olmadıklarını söyleyen Ahmet Davutoğlu, neden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a laf sokmadan duramaz?
Dikkat ettim:
Son altı aydır sistematik olarak Erdoğan’a saldırıyor...
Öyle böyle değil, bayağı saldırıyor...
Hem de çirkin sözlerle saldırıyor...
Bir zamanlar (Başbakanlıktan alındığında) ne diyordu? “Benden vefadan başka bir şey göremeyeceksiniz Sayın Cumhurbaşkanım...”
Vefa göstermesin, istemez...
Nazik bir insan olsun...
Edep ve terbiye sınırlarının dışına çıkmasın...
Kısacası, normal bir insan olsun...
Gelelim asıl meselemize:
Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saydırdığı konuşmasında, İdlip meselesine ilişkin olarak şunu söyledi: “Cumhurbaşkanı, tüm siyasi parti liderlerini toplayıp bilgilendirsin.”
Bilgilendirsin de...
Ben Cumhurbaşkanının bu çağrıyı dikkate alacağını, fasulye gibi nimetten sayılmak isteyen siyasilerin paşa gönlünü hoş edeceğini sanmıyorum.
Önce lider olun, sonra muhatap alınmayı bekleyin!
Bunları da mı kapalı oturuma alacaksınız?
HDP, bütün siyasi partilerin imza attığı ortak bildiriye imza atmadı...
Bir de evlere şenlik gerekçe ileri sürdü, “Suriye politikaları yanlış üzerine kurulu olduğu için, iktidarın yanlışına ortak olmak istemedik” gibilerden...
Bugüne kadar Türkiye’nin yanında yer almamış, sürekli Türkiye karşıtı odaklarla (devletlerle, örgütlerle, istihbarat servisleriyle) düşüp kalkmış bu parti, yarınki kapalı Meclis oturumuna katılacak.
Ve Suriye meselesi konusunda akıl verecek...
Sadece akıl mı verecektir?
Yarın muhtemelen “stratejik” konuşmalar yapılacaktır, “gizli” devlet meseleleri masaya yatırılacaktır...
HDP’nin o konuşmaları dışarı sızdırmayacağının, bazı “dış mahfillere” servis etmeyeceğinin garantisi nedir?
Şimdi bu parti “kapalı oturuma” alınacak mı?
Daha doğrusu, alınsın mı?
CHP’ye gelelim...
Esasında bu partinin de HDP’den farkı yok.
O da kapalı oturuma katılacak.
Hatırlayalım: “TürkiyeSuriye savaşı çıksa, banko Esad’ın yanında yer alırım” diyen Sera Kadıgil, CHP’den İstanbul milletvekili...
Kameralara (İdlip’teki Mehmetçiğe) “ağlıyormuş” pozları veren Kemal Kılıçdaroğlu, bir gün bu hemşireyi karşısına alıp, “Sen ne dediğinin farkında mısın kızım?” diye payladı mı?
Paylamaz...
Çünkü kendisi de Sera Kadıgil gibi düşünüyor.
Bunların bir de, “Türkiye’yle İran savaşa tutuşursa, İran’ı desteklerim” diyen bir milletvekilleri vardı.
FETÖ’den yargılandı ve hapis yattı.
Bunlar, maaile “banko” Esad’ı desteklerler, hiç kuşkunuz olmasın...
Bir de İHA ve SİHA takıntılı Sezgin Tanrıkulu var ki, ona yer kalmadı!