Tarım ve Orman Bakanları, her göreve geldiklerinde açıklıyorlar “Tarımda Türkiye’nin üretim problemi yok, kendine yeten dünyadaki üç beş ülkeden biri” diye.
Fevkalâdenin fevkinde.
O zaman soru net:
“O zaman tarlada 1 lira olan limon, markette 9 liraya, 3 lira olan domates markette 30 liraya satılıyor.”
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür yukarıdaki soruyu Meclis Tarım Komisyonu Başkanı, Kars Milletvekili Prof. Dr. Yunus Kılıç’a yöneltince ondan şu ilginç cevabı almış:
"Burada kesinlikle kasıt var. Mevzu para kazanmak değil, seçimde son yıla girilirken toplumun moralini bozup ona göre siyasi bir tercih yaptırmak. Adamın 15 bine yakın market zinciri var. Beş market zincirinin mesajlarla nasıl anlaştığını da gördük. Amaçları da hükûmeti düşürmek!.."
Sayın Kılıç bu düşüncelerini belirttiği için de “Market ZinciriTedarikçiStokçu”dan oluşan ÜÇLÜ ÇETE’den tehdit mektupları almış. Ona “Bizimle ilgili düşünceleriniz bizi zora sokuyor” demişler.
Aslında mesele yalnızca gıda da değil. Bebek bezinden, diş macununa, temizlik ürünlerinden kâğıt havlulara varıncaya kadar tüm dayanıklı tüketim mallarında durum aynı. Sevgili yetkililerimiz mutat “Fiyatları artıranlara, spekülasyonculara en ağır yaptırımlar uygulanaCAK, KDV indirimlerinin fiyatlara yansıyıp yansımadığı kontrol edileCEK” tarzı açıklamalarını yaptığı için bekliyoruz. Belki de istihareye yatmalıyız, acaba ne olacak diye!..
Bu arada 20 temel gıdaya NARH yani sabit fiyat (azami fiyat) uygulaması düşünülmekteymiş. Medyada sıkça konusu edildi çünkü.
YANLIŞ!
Bu yapılırsa olacakları söyleyelim:
1Mallar piyasadan çekilecek.
2Stokçuluk daha da artacak.
3Üçlü Çete bu uygulamadan daha önce haberdar olacakları için başından yüzde 50100 arası zamlarını peşin peşin yapmış olacaklar.
KDV indirimi yapıldı ne oldu?
TedarikçiStokçuMarketçi indirim haberini alır almaz bir gece önceden (Örnek) 20 liralık ürünü 30 liraya çıkardı, sonra yüzde 8’den yüzde 1’e KDV indirimi yapıldığında da 30 liranın üzerinden indirim yapıp aynı ürünü 28 liraya sattı. Etiketin üzerine de “Yüzde 7’lik KDV indirimi yapılmıştır” diye yazdılar.
Tespit edilebildi mi?
Yine aynını yaparlar.
Kusura bakmayın, vatandaşı filanca market zincirinin sahibi AK Parti’li, falancasının sahibinin hayli geniş bir etki alanı bulunan bilmem ne tarikatının mensubu olduğu, bir başkasının da Cumhurbaşkanı’nın bir zamanlar patronluğunu yaptığı vs. hiç ilgilendirmez. Adam bugün muhalif kanallara sponsor, daha ötesi var mı? Üreticiye devlet desteğiyle bir yere kadar.
Zaten sorun üreticide değil, onlar hayli ucuza veriyorlar. Problem sonraki mekanizmada.
Şöyle söyleyeyim. Bu fiyat artışlarının yüzde 50’si bir köpük’ten ibaret. Bir başka ifadeyle tamamen HARAM PARA, başka da adı yok. Bir nevi hırsızlık.
Çünkü Sayın Kılıç’ın da dediği gibi siyasetçileri bile tehdit eden bir GIDA TERÖRÜ söz konusu. Bu da sadece fiyat ayarlamaları ve ceza kesmeyle önlenemez.
Bu güç gösterisinin ve kartelleşmenin önüne mutlaka geçilmeli.
Enflasyonu kalıcı hâle getirmek, hatta HİPER ENFLASYON’a dönüştürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Joe Biden’ın Beyaz Saray’daki koltuğuna oturmadan evvel “Bu iktidarı ekonomik olarak çökertmeliyiz” dediğini ne çabuk unutuyoruz? Önümüze F16 adı verilen bir havuç uzattılar, buna sevinen kıt akıllılar var, inanamıyorum gerçekten!..
Görmek gerek, halkın dar gelirli olan geniş kesimi, kendisinden SOSYAL ve SINIFSAL olarak üst katmanlarda ve daha da zenginleşen bir kesimin, gözünün önünde marketleri yağmalarcasına alışveriş yaptığını, lokantaları, eğlence mekânlarını, tatil yerlerini, kayak merkezlerini doldurduğunu görüyor. Halkın yüzde 70’i giderek daha da zorlanıyor ve sözünü ettiğim bu ÜÇLÜ ÇETE vasıtasıyla bir GERİLİM HATTI oluşturulmaya çalışılıyor halk arasında.
Bir hukukçu dostum ne dedi biliyor musunuz?
“Bunun adı ‘HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK’tir.”
Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesiyle (1. fıkrası) düzenlenmiş bir husus:
“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Gazeteci ve en sevdiğim edebiyatçılar arasında yer alan Ferhat Ünlü’nün “Kabil’in Torunu” adlı romanında biri terörist diğeri polis olan iki kardeş arasında geçen konuşmada şöyle bir cümle var:
“Şunu iyi bil ki kardeşim; etrafta eli silahlı, arsız, saldırgan bir kovboy varken Peygamber sabrı gösteremezsin.”
Eğer bir KALK BORUSU gerekse size “Ey İktidar” aylardır çalıyoruz işte, duy sesimizi!
Cesaret et ve korkma.
Danimarkalı bir din bilgini ve filozof olan Soren Kierkegaarf’ın da dediği gibi:
“Cesaret eden bir süre dengesini kaybeder, cesaret etmeyense kendini kaybeder…”
Fuat Uğur/Türkiye Gazetesi