Güney Kore’de başlayan haliyle, dizel araç sürücüleri, Çin’in iç piyasaya arzı artırma amacı ile geçen ay gümrük şartnameleri vasıtasıyla ihracatı durdurması üzerine (Üre azot türevi olması nedeniyle gübre üretimi gibi aynı hammaddeye bağlı) panikle üre satın almaya başladı. Ticaret Bakanlığı, Güney Kore’nin üre ithalatının yaklaşık %97’sinin Ocak ve Eylül ayları arasında Çin’den geldiğini söyledi.
Üre dizel araçlarda emisyonu düşürmek amacıyla kullanılan bir yakıt katkısıdır. Azot türevidir. Azot tarımsal gübrenin de hammaddesidir. Üreyi ülkemizde yaygın adıyla “adblue” gibi bir isimle akaryakıt istasyonlarından temin etmekteyiz. Araç parkımızın %40 civarı dizel olduğu öngörülürse bu katkının ne denli önemli olduğu malumunuzdur. Katkı deyip geçmeyin, bu ürün olmadan araçlar çalışmıyor, bunu da belirtelim.
Üre fiyatları bu esnada yaklaşık 45 günde %83 arttı. Alın size bir maliyet enflasyonu daha. FED’in bu hafta açıkladığı “transitory” diye atıfta bulunulan mealen “geçici” olduğu ifade edilen enflasyonun artık orta vadeye uzayan şekliyle kalıcı hale döndüğünü ifade etmesi işte bu mal maliyetlerindeki aşırı artışlar ile tam istihdamın getirdiği talep fazlalığı bileşimi olan enflasyondur.
Güney Kore yerel basında çıkan haberlere göre, eskiden 10 litre başına 10.000 wona (8.45 $) mal olan bir varil üre çözeltisi şimdi çevrimiçi ikinci el pazarlarında 120.000 wona kadar işlem görüyormuş; ikinci el piyasasında fiyatlar katlanıyor. Yani bir tek bizde değil, dünyada da ikinci elde her türlü üründe aşırı fiyat artışları var. Bunu da kenara not edelim.
Şu anda G.Kore’de birçok istasyonda “Üre Yok” tabelaları asılmış. Elbette bunu özel araçların sorunu olarak düşünmemeliyiz, ticari araçlara, ambulanslara vs. üre verememek tüm lojistiği iğneden ipliğe etkileyecektir.
Avrupa’da da durum son 15 günde kriz haline evrilmeye başlamış. İtalya, Almanya, Fransa veya Birleşik Krallık’ta AdBlue’nun fiyatı üç katına çıktı ve taşıyıcılar ve tüketiciler bu katkı maddesini stoklamak için şimdiden yarışa başladılar. Örneğin, Slovenya’da hükümet, ülkenin taşıyıcılarına tedarik etmek için şimdiden 500.000 litre AdBlue sipariş etmiş.
Bu noktada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanlığının hususen Bakanımız Adil Karaismailoğlu’nun (zira sonuçta lojistik, ulaştırma etkilenecektir) ilgisi ile daha sorun olmadan “adblue” katkısı ile ilgili stokları kontrol altına alıp stokçuluğun ve fahiş fiyat artışının önüne geçmesi gerekmektedir. İş işten geçtikten sonra polisiye depo baskınlarına ihtiyaç olmasın. Umarız gerekli tedbirler alınır, ihracata ve imalata sekte gelmez. Daha ötesi bunca mevzunun içerisinde bir de istasyonlarda “adblue” araç kuyrukları oluşmaz.
“Finansal Çalkantıya” dair:
Son on beş günde aldığım telefonlar kadar hiçbir dönemde telefon aldığımı hatırlamıyorum. Varolan finansal çalkantı hakkında görüşlerimi paylaşmam isteniyor. Uzun hikaye… Ancak sondan başlayarak ifade edersek, tarih tekerrürden ibarettir denir ya, neden? Tarihten ders çıkarmayız da ondan…
Sadece evvelki gün hakkında şunu ifade edebilirim; döviz satarak kur durdurulamaz, dengeye gelmesi (neresiyse orası!) beklenemez. Oynaklık (TCMB ifadesiyle) azaltılamaz (belki birkaç günlük) velhasıl bozduğun rezervler ile ortada kala kalırsın. Bu tüm merkez bankaları için geçerli bir durumdur. Hani derler ya “Hazıra dağ dayanmaz” , işte bu konuya da uygundur. Alınanlar, darılanlar olur diye kendimizden örnek vermeyeceğim. Vakti zamanında, 1992 yılında, koskoca İngiltere Merkez Bankası bile dayanamadı. İtidal beyler, lütfen…
Mehmet Akif Soysal/Yenişafak