Etrafımızı dansözler çevirmişler..
Bir bakıyorsunuz, “PYD devleti kuruluyor, Tayyip Erdoğan seyrediyor” diyorlar..
Türkiye, kararlılık gösteriyor.
PYD terör devletinin kurulmasını önlüyor..
Ama bu başarıyı elde ederken, can kayıpları yaşanıyor..
“Biz bu şehitleri niye verdik” diye sorgulama yapıyorlar..
Gösteriyorsunuz, “İşte, PYD terör devletini önlemek için, şehit verdik” diyoruz..
Başka bir noktaya savrulup, oradan atış yapıyorlar:
“İdlib’de ne işimiz vardı?”
Özellikle askerlerimizin şehadet haberi gelince, dansözlüğü zirveye taşıyorlar:
“Mahvolduk, bittik.”
Onların dedikleri gibi olmuyor..
36 şehit veriyoruz. Suriye rejimi 3 bine yakın askerini kaybediyor..
Putin ile ateşkes amaçlı buluşma kararı alındığında..
“Erdoğan Putin’in ayağına niye gidiyor ki? O Türkiye’ye gelsin” dansözlüğüne müracaat ediyorlar..
Hiç düşünmüyorlar:
“Daha iki gün önce, biz Erdoğan’ı eleştirip, elinizi zayıflattık.. Dedik ki, ‘Askerimizin İdlib’de ne işi var.’ Biz bunu dedikten sonra, Putin’i, İstanbul’a daha nasıl çağırabiliriz?”
Hiç düşünmüyorlar:
“Dünyada iki süper devlet var.. Biri ABD, biri Rusya.. Her ikisinin de devlet başkanları.. Biz ‘ha’ deyince, ‘kemküm’ etmeden, Türkiye’den açılan telefonlara da çıkıyorlar.. Görüşmeleri de yapıyorlar. Son Moskova buluşmasında da, nerede ise sabahtan akşama kadar, Rusya devlet başkanı ile, dışişleri bakanı ile, diğer birçok yetkilisi ile, Rusya adeta kendisini Türk yetkililerle görüşmeye kilitledi.. Bu; Türkiye’nin gücü değilse, nedir?”
Düşünmüyorlar mı?
Yoksa düşünemiyorlar mı?
Bu noktayı da es geçtik..
Mutabakat metni açıklanmadan önce, Putin, Türk tarafına taziyelerini bildiriyor.
Bakın dikkat edin, Türkiye Rus uçağını, öyle de olsa, böyle de olsa. Nasıl kabul ederseniz edin. Sonuçta düşürdüğünde..
Rusya tarafı, “Taziye ve kusura bakmayın” açıklaması ile yetinmişti..
Türkiye, Rus uçağını düşürdüğünde.
Arada üçüncü kişiler falan yok iken.
Direkt TSK tarafından, bir Rus uçağı düşürülmüş iken..
Çözüm, “Taziyemizi bildiriyoruz. Kusura bakmayın” ile bulundu..
Rusya’da kimse, “Bu açıklama ne ki?” diye fitne çıkarmadı..
Ama Türkiye içinden dansözler çıktı..
Bir gün önce, “Rusya haklı. Adamların uçaklarını düşürmüşüz kardeşim. Yerden göğe kadar haklılar. Biz haksızız” diyenler..
Türkiye, Rusya ile ihtilafı ortadan kaldırdığı gün..
“Ha hah ha. Türkiye, Rusya’ya yalvar yakar özür beyan etti” dediler..
İçimizdeki dansözlerin, kıvırtmaya son verdiklerini görebildik mi?
Göremedik.
Aynı dansözler..
İdlib’deki şehitlerimizden sonra, önceki akşam Moskova’da yapılan görüşmede, beklediler ki, “Gözlem noktalarını kapatıyoruz” açıklaması çıksın..
Beklediler ki, “Askerlerimizi geri çekiyoruz” denilsin..
Böyle bir açıklama gelmeyince..
Dün bulundukları konumdan, yine başka bir konuma kıvrıldılar..
“Ateşkes ile biz ne kazandık ki?” dediler..
“Ne değişti ki? Ne işimize yarayacak ki?” dediler..
Oysa gerçek neydi?
Suriye rejimi askerlerimizi vurdu.
Biz de karşılığını verdik.
Askerimizin kanı yerde kalmadı.
36 askerimize karşı.. Suriye rejimine binlerle ifade edilen kayıp verdirdik..
Bu süreçten geçtikten sonra, “Şimdi ateşkes yapıyoruz..” dedik..
Bunun neyine karşı çıkıyorlar, anlamak mümkün mü?
Tabii ki değil..
Siyasetçisinden gazetecisine kadar..
Ateşkesi beğenmeyen beğenmeyene..
Sanki bunlar değildi, bir ay önce, “İdlib’de ne işimiz var” diyenler..
Ateşkes yapılmış şekilde, askerimiz İdlib’de var olacak ise..
Yani, bundan sonra askerimize saldırmama sözü veriliyor ise..
Önceki kayıplarımızın da hesabı sorulmuş ise..
Bundan kim, niye gocunur ki?
Hem askerimiz Suriye topraklarında olacak. Hem de ona ateş edilmemesi noktasında, garantör devlet olarak, Rusya söz verecek..
Esed’e körü körüne itaat etmiyorsanız, buna itiraz etmeniz mümkün mü?
Esed’çi değilseniz..
Sorularınızı Türkiye’ye değil, Esed’e yöneltmeniz gerekmez mi:
“Türkiye’nin 36 askerini vurdun. Karşılığında binlerce askerini kaybettin.. Uçakların düşürüldü. Rusya’nın bile karizmasını çizdirdin.. Tankların işlevsiz hale geldi.. Türk askeri İdlib’de kalmaya da devam ediyor. Sen Türk askerine saldırarak, ne elde ettin ki?”
Esed’e bunu soramıyorlar..
Ateşkes metni ile alakası olmasa da..
Sivillerin geri dönüşümü ile ilgili cümleler de..
3 madde arasına konulmamış olsa da..
Metnin giriş cümleleri arasında yer aldı..
Türkiye, birincisi yeni göç dalgasına muhatap olmaması için tedbirlerin alınması, ikincisi de Türkiye’de bulunan göçmenlerin Suriye’ye geri dönüşü konusundaki tezlerini, Rusya’ya kabul ettirdi..
Bizim, daha başka ne isteğimiz vardı ki?
PYD terör devleti kurulmayacak..
Kurulmadı..
Yeni göç dalgasına fırsat verilmeyecek..
Bunun için söz alındı..
Mevcut göçmenlerin geri dönüşü teşvik edilecek..
Bunun sözü alındı..
Onun için diyorum ki..
İçimizdeki dansözlere bakmayın.
Onlar, bir bakarsınız, burada kıvırtıyorlar.
Bir bakarsınız, Esed’in yanında kıvırtmaya başlamışlar..
Dün dedikleri ile, bugün dediklerini yanyana getirirseniz.. Başınız döner..
Tüm bunları belirttikten sonra..
Ateşkese güvenelim mi?
Rusya’ya inanalım mı?
Tabii ki ne ateşkese güvenelim. Ne Rusya’ya inanalım..
Tedbirlerimizi alalım.
Oyunun büyük olduğunu bilelim..
Her an, sözlerini çiğneyebileceklerini gözönünde tutarak, oradaki varlığımızı sürdürelim..
Ama lütfen..
Dansözlük yapmayalım..
Bir sağdan, bir soldan kıvırtmayalım..
“Hem İdlib’de ne işimiz var” deyip.
Hem de..
Askerimiz İdlib’de olduğu halde..
Oradaki sivillerin teminatı olduğu halde..
“Ateşkes ile, askerimiz geri dönüyor” yalanlarını uydurmayalım..
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit