Auto-Created-3
04 Nisan 2022 ( 7339 izlenme )
Reklamlar

Garip bir hazırlık var...

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ birkaç gün önce, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesiyle ilgili ABD ile Türkiye arasında Adli Yardımlaşma Anlaşması’nın şartlarının oluştuğunu, önlerine yeterinden fazla delil konulduğunu söyledi. Bozdağ, FETÖ elebaşının iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkilediğini, eğer bir iade olursa TürkiyeABD ilişkilerinin ayrı bir ivme kazanabileceğini de sözlerine ekledi.

Okuduğumda işkillenip “Ne oluyor, acaba bir gelişme var da Sayın Bakan bunun ön işaretlerini mi veriyor?” diye aklımdan geçirdim. Malum, UkraynaRusya savaşında, dengeci ve her iki tarafla da eşit ilişkiler kurabilmesi nedeniyle Türkiye çok gözde bir ülke. Karabağ savaşında “katil hava aracı” olarak niteledikleri İHA, SİHA’ları öve öve bitiremiyorlar. ABD ve Batı, riyakârlık paçalarından akıyor olsa da çok “dostane” bir tutum içine girdiler. Bu yüzden biri geliyor, diğeri gidiyor...

Böyle bir durumu Suriyeli mültecilere sınır kapılarının açılmaması için Türkiye’yi “Geri Kabul Anlaşması”na ikna etme sürecinde de yaşamıştık. Alman Şansölyesi Angela Merkel altı ay içinde tam üç kez Türkiye’ye gelmişti. Ahmet Davutoğlu Başbakandı ve sonunda Geri Kabul Anlaşması’nı imzaladık ve kazık okkalı bir biçimde Türkiye’ye girdi...

Bunları anlatıyorum çünkü, son zamanlardaki gelişmeler insanda bir deja vü hissi uyandırıyor. Türkiye’nin S400’leri Ukrayna’ya göndermesi durumunda bizden gözleri gibi sakındıkları Patriot ve F35’lerin verilmesi düşünülebilirmiş. F35’lerin zaten kurucu ortağı olduğumuz, içeride 1,5 milyar dolarımızın gasbedilmiş olarak kaldığı konuşulmuyor bile. Bu dâhiyane fikirler tabii Beyaz Saray güdümündeki yayın organlarında çıkıyor. Biz bunları konuşurken ABD, YPG’ye tırlarla dolu yeni silah ve mühimmatlar yolladı daha 15 gün önce.


Sayın Adalet Bakanımız “Fetullah Gülen’in iadesi için şartlar oluştu” dediğinde ben de Danışmanı Sayın Bilal Çetin’i arayıp “İadeyle ilgili sürpriz bir gelişme mi var?” diye sordum. Öyle ya, bizim yıllardır iadesini istediğimiz FETÖ elebaşını Türkiye’ye jest olsun diye gönderebilirlerdi. Acaba Sayın Bakan bunu mu ima ediyordu?

Bilal Çetin bana durumu şöyle izah etti:

“Yok, sizin anladığınız manada bir gelişme olmadı. Ancak şöyle bir durum var. Bilirsiniz, bir yabancı ülke bizden kendi vatandaşı olan suçlusunun iadesini istiyorsa bize delillerini gönderir, bu deliller de Adalet Bakanlığı tarafından incelemeye tabi tutulduktan sonra, şartların oluştuğuna kanaat getirilirse mahkemelere intikal ettirilir. Bağımsız yargının kararı Türkiye ve talep eden ülke için bağlayıcı olur. Şimdi bizim FETÖ elebaşı için delillerimiz de ABD Adalet Bakanlığı’nda. Fetullah’ın suçlu ve bir terör örgütü elebaşı olduğuna dair kuvvetli delillerden oluşan yüzlerce dosya ellerinde. Beklentimiz ABD Adalet Bakanlığı’nın dosyayı bağımsız ABD mahkemelerine intikal ettirmesi. O mahkemenin kararı bizim için geçerli olur...”

Konu anlaşıldı.

Peki, ABD, Fetullah Gülen için bir mahkeme süreci başlatabilir mi? Sonra da hızlı duruşmalarla Fetullah Gülen hoop Türkiye’de. Ve arkası gelir, “Hadi siz de bizim istediklerimizi yapın” diyebilirler.

Olmayacak şey mi?

Ben fikrimi söyleyeyim. Bu saatten sonra, ABD’nin Türkiye’ye artık bunamış bir Fetullah Gülen’i iade etmesinin bizim için bir anlamı yok. ABD bize ölmüş eşek fiyatına, Alzheimer olduğu çok açık olan Fetullah’ı göndermesin. Onların olsun, tepe tepe kullansınlar. Orda layıkıyla gebersin! Bir de buraya yollayacaklar ve sağlık bakımını yapıp milletin cebinden ödeyeceğiz. Ölüp gidecek, sonra, FETÖ’cülerin yurt dışında "Hoca efendimize iyi bakmadılar öldürdüler” tezviratı cabası. Bunların şerefsizlikleri biter mi? Mahkemeye çıksa söyleyecekleri akıl sağlığı yerinde olmadığı için kabul görmeyecek zaten.

Kısacası Bunak bir Fetullah için ABD ile pazarlık kozlarımızı elimizden çıkarmayalım derim ben. Tok alıcı olmakta fayda var. Sonuçta bu saatten sonra böyle bir Fetullah, bırakın F35’i, mantar tabancası bile etmez!

Sahte kimlikli hesaplara “gerçek kişi” muamelesi yapmak hukuku çökertir
Önceki günkü yazımda da belirttim. @sahte diploma1 adlı sahte Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Benim açık adım Mehmet Aydın.

Fuat Uğur bana hakaret etti, şikâyetçiyim” diye başvurdu. Bir savcı da bu şikâyeti kabul edip iddianame hazırlamak üzere ara bulucu tayin etti.

Savcının bu yaptığının hukukta yeri yok. Dava konusu meseleler, özellikle hakaret davaları GERÇEK KİŞİLER ya da TÜZEL KİŞİLER arasında olur. Oysa ortada bir sahte kimlik var, benim yazımın altına abuk subuk aşağılayıcı yorumlar yazıyor ve ben de ona münasip bir cevap verince şikâyetçi oluyor.

Savcılar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Omurgasız” diye hakaret eden bir tweeti paylaşan bu hesabı sigaya çekeceklerine, onun şikâyetini ciddiye alıp bizden ifade istiyorlar. Ne günlere kaldık!..

Böyle yargı mensuplarımız oldukça bakalım daha başımıza neler gelecek?

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da dünkü açıklamasında sahte hesapların arkasına sığınıp sosyal medyada yargısal süreçlerle ilgili yorum yapanları sert biçimde eleştirerek “Hukuk atmosferini zehirleyen bu yaygın ve güncel problem ciddiye alınmalı ve yapılacak yasal düzenlemelerle çözüme kavuşturulmalıdır” dedi.

Evet, YASAL DÜZENLEME yapılmalı.

O hâlde ne zaman?

SOSYAL MEDYA YASASI’nı bu ülke hâlâ bekliyor. Neden gecikiyor, bir türlü tamamlanamıyor? Acaba seçim döneminden bir ay önce, FETÖ, CHP, PKK, İP trolleri ortalığı karıştırdıktan ve iş işten geçtikten sonra mı çıkarılacak?

Öyleyse geçmiş olsun

Fuat Uğur/Türkiye Gazetesi

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Karamollaoğlu'ndan yine skandal sözler İran koronavirüsün ilacını bulduğunu açıkladı! Yunanistan'ın Türkiye korkusu tavan yaptı: Artık net bir mesaj gönderin! Kılıçdaroğlu'na büyük şok! Böyle karşıladılar