Sık sık "Atatürk hayatta olsaydı..." lafını duyarız.Atatürk hayatta olsaydı, 139 yaşında olacaktı."Nasıl olabilirdi böyle bir şey" sorusunu sormak dıngılların aklına gelemiyor.
Bununla, "aaah ah, Kanuni Sultan Süleyman şimdi hayatta olsaydı ne güzel gene Viyana kapılarına dayanırdık" demek arasında hiçbir fark yok.Ama "ötekiler" bunu demiyorlar...
***
Bir çocuk, okul bahçesindeki Atatürk büstüne kartopu attığı için karakola çekilmiş.
Çünkü öğretmeni çocuğu polise ihbar etmiş.
Sayın muhbir vatandaş, "demek ki çocuk Atatürk'ü kartopu oynayacak kadar kendine yakın, arkadaşı gibi görüyor, demek ki onu seviyor" diye düşünememiş...
Düşünemez, çünkü Atatürk onun beyninde insanüstü, kutsal bir varlıktır.
Üşümez, acıkmaz, yorulmaz.
Ama demek ki kartopundan etkilenebilirmiş, belki de ıslanır...
Polis de, "saçmalama hocam, çocuk bu yahu, çocuk" demiyor, diyemiyor.
Eh, okul bahçesindeki Atatürk büstü yağmurda ıslanmasın diye el kadar çocuklara o büstün başında "şemsiye nöbeti" tutturan hayvanlar da görmüştük...
El kadar çocukları Atatürk büstünün önünde "secdeye" vardıranlar da...
"Bize Kabe gerekmez, Çankaya yeter" diye şiir yazanlar da.
Şu CHP hiçbir seçimi neden kazanamıyor acaba?
Çin'den gelip de iki hafta karantinada tutulan bir hanım, "şimdi hep beraber ilk işimiz Anıtkabir'i ziyaret etmek olacak" demiş.
Neden? Seni virüsten Atatürk mü korudu?
Tıptan da mı anlardı?
Böyle, üstelik uzaktan kumandalı, "profilaktik" bir özelliği mi var?
Yoksa karantina süresince Atatürk'e "kurtar beni" diye dua ettin de şimdi "şükür namazı" mı kılacaksın?
Yoksa Atatürk sana rüyanda göründü de "kontrol randevusu" mu verdi?
SGK sigortan varsa aman on günü geçirme... Özel sigortan varsa 10 Kasım'a kadar sallansan da olur.
Şükür namazı için ille de Anıtkabir'e gitmen de gerekmez ayrıca, ibadetini herhangi bir Atatürk büstünün önünde de yapabilirsin. Hem de bir yandan kartopu martopu atabilecek "meczupları" kollarsın...
Aslında bazı "mahut" gazeteleri ve yazarları baştan sona iki kere okusan da "yarım ibadet" sayılabilir.
Atatürk sağ olsaydı...
Herhalde sizi bir temiz sopalardı.
Kafanızı kullanmaya hiç niyetli olmadığınızı anlardı çünkü.
Çağdaş Türkiye'nin çağdaş arslanları...
Sizin içinizde "dolar dediğin nedir ki, yeşil bir kağıt parçası, basar basar dış borçlarımızı öderiz" diye düşünen de vardır.
Haaa, "yanmaz kefen" ve "cennete götüren terlik" satanları ne yapardı, onu da söylemeyeyim.
Engin Ardıç/Sabah Gazetesi