Sisi ve Kılıçdaroğlu’na o sözleri söyleten kim? “Sıra sana da gelecek Türkiye” dedirten kim?
1831 izlenme 16 Haziran 2017
Önce teröre destek veriyor de. Sonra baskı altına al. Ardından beraberindeki ülkelerle birlikte abluka uygula, köşeye sıkıştır. 12 milyar dolarlık silah alımına razı et. Teröre destek de, İran’la ilişkiler de, Suudi hassasiyeti de buhar olsun. Katar’a yapılan budur! Önce şantaj yap, sonra tehdit et, çaresiz bırak, ardından 12 milyar dolarına el koy.
Terör meselesi de, DEAŞ meselesi de, İran meselesi de budur. Terör büyüklerin kırbacıdır. Terör, ABD’nin, Batı’nın bizim ülkelerimize, zihinlerimize soktuğu bir hançerdir, bir işgal gücüdür, bir zihinsel iğfaldir. El Kaide de, DEAŞ da “içeriden işgal”in uzantıları olarak kullanılmıştır, kullanılmaktadır. Birer Truva Atı’dırlar.
Yarın bir başka ülke hedef seçildiğinde…
Yarın bir başka ülke hedef seçildiğinde DEAŞ unutturulacak, hiçbirimizin aklına bile gelmeyecek. Yeni ve çok tehlikeli örgütleröne çıkarılacak. Hepsi CIA karargâhlarında kurgulanmış, teşkilatlandırılmış, silahlandırılmış, eğitilmiş azılı teröristler bir Müslüman ülkeye musallat edilecek. Batı’ya meydan okuyacak, asıp kesecek, turistlere saldıracak. Tarihi eserleri yıkacak, sivil katliamlar yapacak. Bırakın Batı kamuoyunu, Müslüman sokaklar bile bu yeni örgütlerin dehşetine kapılacak.
Ardından ne olacak, biliyor musunuz? O ülke istikrarsızlaşacak. Yavaş yavaş ABD ve diğer işgal güçleri belli bölgelere girecek. Ülkenin direnecek, kendini toparlayacak hali kalmayacak. Merkez yönetim çökecek, etnik ve mezhep kimliklerine göre yeni iktidar alanları oluşacak. Birkaç yıl böyle gidecek, ardından o ülke için hazırlanan harita devreye girecek. Oyun bu, hep böyle olmuştur!
Daha kaç kez yanılacağız?
Asla unutmayın; onların her ülke için örgütleri ya kurulmuştur, ya kilitli kasalarda hazırdır. Onların hangi ülkede, kimleri, ne tür ihanetler için harekete geçirecekleri şimdiden bellidir. Türkiye’de kimler üzerine oyun kuracakları bellidir. Irak’ta öyle olmadı mı, Suriye’de böyle olmadı mı? Afganistan’da böyle olmadı mı? Senaryolar, haritalar, örgütler ihanet çevreleri üzerinden denenen senaryoların hepsi birbirinin aynısı ya da devamı değil mi?
Daha kaç kez yanılacağız? Kaç ülkeyi daha feda edeceğiz? Kaç milyon insanı daha kurban edeceğiz? Onların savaşı için daha ne kadar öleceğiz? Onların arsızlığı, şımarıklığı, kibri, ihtirası, açgözlülüğü için daha hangi senaryolara teslim olacağız?
Peki Suudi Arabistan ne kadar haraç verdi?
Bu coğrafya bir Haçlı istilası yaşıyor, gözlerimizi açalım. Hangi dille, hangi formatla, hangi paketle sunulursa sunulsun, bütün öneriler, programlar, projeler güvenlik eksenli ve o Haçlı istila projesinin bir parçasıdır. Ve bu büyük senaryo bizim basiretsizliklerimiz, zaaflarımız üzerinden yürütülmektedir.
Katar 12 milyar dolar haraç vermiş? Peki S. Arabistan ne kadar haraç verdi? Yüz milyar dolar haraç vermedi mi? Adı üstünde silah anlaşması! Nasılsa Suudiler İran tehdidi altında. Nasılsa Yemen’den Mekke’ye füzeler atılıyor. Nasılsa bütün Basra Körfezi İran tarafından tehdit ediliyor. Tehditleri de soygunu da kurgulayan aynı çevreler, aynı ülkelerdir. Doğruları da yanlışları da şekillendiren, hepimizi bir tarafı seçmek zorunda bırakan aynı merkezledir.
Sisi’ye ve Kılıçdaroğlu’na o sözleri söyleten kim?
Mısır cunta lideri Sisi, “Katar’a uygulanan abluka Türkiye’ye de uygulansın” demiş! Bir katliam üzerine iktidar kuran, Mısır halkının tarihi özgürlük mücadelesinin en büyük düşmanı Sisi’yi kimse ciddiye almaz. O, Suudi vesayetinde bir darbecidir ama bu sözü ona söyletenler var. Bu sözleri ülke ülke dolaştırıp hedef ülkeleri yönlendirenler var. Kimlere ne tür sözler söyletilmesi gerektiğini belirleyenler var.
Bizde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ile Sisi’nin açıklaması arasında paralellikler var. Katar’a abluka kararı alınır alınmaz Kılıçdaroğlu’na hemen İhvan ve Rabia açıklaması yaptırdılar. İhvan ve Hamas’ın terör listesine alınması gerekiyormuş!
“Sıra sana da gelecek Türkiye” dedirttiler ona!
Açıklamanın zamanlaması şudur: “Türkiye sıra sana da gelecek”demektedir birisi ve tehdit Kılıçdaroğlu üzerinden duyurulmaktadır. Türkiye’de Kılıçdaroğlu üzerinden servis ettikleri bu söylemin daha önce içerideki sahibi FETÖ’ydü. MİT TIR’larıtamamen Türkiye DEAŞ’a destek veriyor tezini için tezgâhlanmıştı. Bu tezi işleyenler o dönemler PKK‘ya silah aktarıyordu, aynı trafik içerideki ortaklarla hâlâ devam ediyor!
Kılıçdaroğlu’nun en büyük korkusu
Şimdi aynı Kılıçdaroğlu, MİT TIR’ları meselesinde yollara düştü. Türkiye-DEAŞ eşleştirmesi için servis edilen CIA paketi başarısız olunca, ilişki deşifre olunca bence Kılıçdaroğlu’nu bir korku sardı. Çünkü işin nerelere uzanacağını gördü. CHP-FETÖ bağlantı noktaları, kesişme noktaları çözüldükçe çok daha kirli işler ortaya saçılacaktır.
CHP’nin Dahlan’ları ortaya çıkacaktır. Hangi çokuluslu ihaleye talip olunduğu ortaya saçılacaktır. 15 Temmuz ortaklığı, yeni 15 Temmuz’lar proje ortaklıkları deşifre olacaktır. Bence Kılıçdaroğlu’nun en büyük korkusu, CHP’yi soktuğu bu çokuluslu ihale sürecinin altında kalma ihtimalidir.
O para ilişkisi, o suikast ilişkisi deşifre olacak…
Birleşik Arap Emirlikleri, Mahmud Dahlan gibi adamlar ABD ve İsrail istihbaratının bölgesel dizayn operasyonunun kirli aparatlarıdır. Yaser Arafat’ın ölümünden Gazze katliamlarına, Türkiye’de 15 Temmuz finansmanından, Katar krizine, PKK’nın yemlenmesinden Suriye’nin parçalanmasına kadar birçok konuda kirli işler yürütürler.
Bu çevreler 15 Temmuz’da FETÖ ile ortak hareket etmiştir. Zamanla aralarındaki para ilişkileri de, suikast teşebbüsü ilişkileri de deşifre olacaktır ya da bu bağlantılar birileri tarafından sızdırılacaktır.
Peki bu çevrelerin söylemleriyle, ajandalarıyla CHP’li ve Kılıçdaroğlu’nu buluşturan nedir? Bu nasıl bir söylem ve eylem birliğidir? FETÖ üzerinden başarılamayan 15 Temmuz bu sefer CHP üzerinden yeni bir planla mı denenecek? Daha net ifade edelim: BAE, Dahlan gibi kirli odaklarla Türkiye gündemli bir ilişki kurulmuş mudur?
PYD’nin içerideki koruyucusu gibi..
Sisi’ye o sözü kim söylettiyse Kılıçdaroğlu’na da o açıklamaları onlar yaptırıyor!
Katar üzerinden nasıl bir tezgâh kurulduysa Türkiye’ye karşı da aynı tezgâh kurulmak isteniyor. Bu sefer içerideki ortak değişti. FETÖ zayıfladı, o boşluğu CHP dolduruyor. Dikkat ederseniz CHP yönetimi, PKK, DHKP-C’ye hiçbir şekilde tavır almıyor, PYD’nin adeta Türkiye’deki koruyucusu gibi hareket ediyor.
Neden? Çünkü bunlar ABD güdümünde, Suriye’yi parçalamakla yükümlü. Çünkü bunlar FETÖ ile aynı kaynaktan besleniyor, efendileri aynı. Çünkü bunlar bütün coğrafyaya yönelen büyük istilanın öncü güçleri.
CHP’nin artık milli tarafı kalmamıştır!
Çünkü bunlar daha sonra Türkiye’nin haritasını değiştirmek için harekete geçirilecek. İşte o zaman CHP’ye de yeni roller verilecek. İşte o zaman CHP ile bu örgütler arasındaki dayanışmayıdaha net göreceğiz.
Bu açıdan CHP’nin milli tarafı kalmamıştır. CIA operasyon gücü FETÖ ile iş tutmuştur. 15 Temmuz sonrası FETÖ’nin temsilcisi olmuştur. Tearöre karşı açık tavır koyamamıştır. Daha vahimi CHP bölgeyi yakıp yıkmaya yönelik küresel işgal fırtınasında işbirliği yapmak istediğine dair niyetlerini açık etmiştir. Kılıçdaroğlu’nun Katar krizi ile aynı anda, Sisi ile aynı cümleleri kullanması “bu ihaleyi bize verin” çağrısıdır.
Meselenin özeti şudur: Türkiye’de ve bölgede, muhalif çevreler, siyasi partiler hızla gayri milli zemine çekiliyor, çokuluslu operasyonların parçası haline getiriliyor. Bu meşru siyasi yapılar terör örgütleriyle yan yana. Belli bir dayanışma ilişkisine sokuluyor. Bu ortaklıklar üzerinden ülkelere yönelik istikrarsızlık, iç işgal ve parçalama senaryoları uygulanıyor.
CHP-FETÖ ilişkisinden daha çok şey çıkacak
CHP’nin FETÖ ve PKK-DHKP-C gibi yapılarla arasına mesafe koyamaması hatta onların etki alanına kapılması Türkiye için büyük tehdit oluşturuyor. Mesele bur ulusal güvenlik tehlikesine, bir dış tehdit meselesine dönüyor. Dahası, CHP’nin bununla da yetinmeyip, ülke dışı operasyonel çevrelerle yakınlaşması tehlikeyi alabildiğine büyütüyor. Bence CHP’de karar vericilerin bu tehlikeyi samimiyetle dikkate almaları lazım.
CHP-FETÖ ilişkisini çözdükçe çok şey çıkacak. CHP terör örgütleri ilişkisinden yabancı istihbarat ilişkilerine, BAE’nin paralı operasyonlarına, suikast planlarına kadar…
Bence Kılıçdaroğlu, Ortadoğu’nun örgütler bataklığı içine sürüklendi ama ne kadar farkında bilmiyorum. Umarım görür ve bunun nasıl korkutucu bir mesele olduğunu anlar! Yoksa CHP’yi bir yabancı örgüte, bir dış tehdide, bir ulusal güvenlik meselesine dönüştürmekle tarihe geçecek.
İbrahim Karagül/Yenişafak-16 Haziran 2017