Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da kendisini Pensilvanya’da ziyarete geldiklerini söyledi.
Söyledikleri, esasında bir hayal kırıklığının intikamına daha yakın duruyordu.
Ve içinde bir müktesebatı ima eden tehdit ve şantaj unsurları vardı.
İyi de pek dokunmaz ve bulaşmazdı ikisine.
Ne oldu durup dururken?
Fetullah’ın açıklamasına Davutoğlu’ndan ses çıkmadı çünkü biliniyordu ki gitmişti Pensilvanya’ya.
Ama Abdullah Gül haberleri asılsız olarak niteleyerek yanıtı yapıştırdı:
“Düşünce, din ve siyaset anlayışım açısından hayatımın hiçbir döneminde yakınlık duymadığım bu örgüt lideri ile; Başbakanlığım, Dışişleri Bakanlığım ve Cumhurbaşkanlığı görevlerim süresinde kesinlikle bir görüşmem olmamıştır.”
İKİ SORUNLU İFADE
Net bir açıklama gibi. Lakin sorunlu olarak görünen iki ifade var:
1-Hayatımın hiçbir döneminde yakınlık duymadığım bir örgüt lideri.
Bu söz üzerine hemen Gül’ün 1996 yılında Fetullah Gülen’e yönelik övgü dolu konuşmaları piyasaya sürüldü.
2- Başbakanlığım, Dışişleri Bakanlığım ve Cumhurbaşkanlığı görevlerim süresinde…
O hâlde Gül’ün görev yaptığı sürelerin dışındaki olası ziyaretlerini kapsam dışı mı bırakacağız?
Gül’e cevap Fetullah’ın yanaşması Osman Şimşek’in sosyal medya hesabından geldi:
Belki beraber geldikleri Fehmi Koru’nun Hocaefendi ile sarılmalarını seyredince “Birbirinizi çok özlemişsiniz!” dediğini hatırlatmam Sayın Gül’ün hafızası için yeterlidir. Şayet bu kâfi değilse, mekânımıza dair bazı hususları anımsamaları da faydalı olabilir.
Gelgelelim Fehmi Koru da hiçbir böyle bir şey hatırlamadığını ve Gül ile birlikte Pensilvanya’ya gitmediğini söyleyince iş iyice kızıştı. Osman Şimşek bu ziyaretlerin olduğuna dair pek çok detayla dolu bir yanıt vererek hem Gül, hem de Koru’ya bu ziyaretlerin fotoğraflarının ve videolarının bulunduğunu ima ederek tehditler yolladı.
ŞANTAJ VE TEHDİDİN SEBEBİ
Fetullah ve çetesi neden Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nu hedef aldı?
Öyle ya, her ikisi de özellikle 15 Temmuz sonrasında FETÖ ile mücadelede düşük profilli kalmayı, yürütülen sert mücadeleye “bulaşmamayı” ama belli konularda “rahatsızlık” dile getirip bir yerlere mesaj vermeyi itiyat hâline getirdikleri için bir problem olmamalıydı.
Gelgelelim geleceğe yatırım olarak nitelenen bu “duruş” bile Fetullah için yeterli olmadı.
Daha fazlasını istedi.
“ADALET” FİYASKOSU BARDAĞI TAŞIRDI
Burada aparatı Kemal Kılıçdaroğlu’nun fiyaskoyla sonlanan “adalet” yürüyüşü ve sadece 175 bin kişinin toplanabildiği miting, tepesinin tasını attırdı. Oysa ne ümitleri vardı. Tam 15 Temmuz’a denk getirecek şekilde milyonları sokağa dökecek ve istediği kaosu çıkarmayı başaracaktı.
Ama bunun için çok geniş bir mutabakata ihtiyaç vardı.
Ve Gül ve Davutoğlu’ndan en azından bu yürüyüşe saygı duyulması gerektiği yolunda bir açıklamayla destek bekledi.
O destek gelmedi.
İşte, FETÖ elebaşının her zamanki çirkefliğiyle “Sizi teşhir ederim” şantajının sebebi buydu.
GÜL VE DAVUTOĞLU NE YAPMALI?
Fetullah tehditlerini sürdürecek. Önemli olan şu:
Sayın Gül ile Davutoğlu bundan sonra ne yapacaklar?
FETÖ ile mücadelede başlangıçtan itibaren yalnız bıraktıkları yol arkadaşları Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanında güçlü bir şekilde duracaklar mı, yoksa yine alışıldığı üzere “ne şiş yansın ne de kebap” mottosuyla köşelerinden mır mır etmeyi mi sürdürecekler?
Fetullah alçağı besbelli ki artık kendisi için yolun sonunu gördü. Gül ve Davutoğlu’na bulaşacak noktaya gelmesi, ilişki kurduğu evli adamın vaatlerini yerine getirmemesi üzerine karısına telefon edip ilişkiyi faş eden metresin şantajını andırıyor.
Adam önce inkâr eder ama metres ikinci aşamaya geçer. Adam daha da direnirse fotoğraflarını karısına göndermekle tehdit edip şantaj yapacağını söyler.
Bu durumda evli eşin yapabileceği en doğru şey polise başvurup şantajcıyı mahkemelerde süründürmek, pişmanlığını dile getirmektir.
SESSİZLİKLERİ UZLAŞMA ANLAMINI TAŞIYACAKTIR
Bu yüzden Gül ile Davutoğlu’na naçizane tavsiyem, geçmişteki hatalarını, açık yüreklilikle dile getirmekten çekinmeyip millete sığınmalarıdır.
Artık ne olursa olsun, şantajlara ve tehditlere boyun eğmeyerek kurucu yol arkadaşları Erdoğan’ın yanında yer almalı FETÖ ile mücadelede kararlı bir duruş sergilemelidir.
Bu saatten sonraki sessizlikleri bana göre UZLAŞMA anlamı taşıyacaktır.
Gereğini yapmazlarsa halk onları asla affetmeyecektir.
Bu arada, eğer 15 Temmuz gecesi geç saatlerde apar topar yapılan canhıraş ve yapay tepkileri hatırlatacaklarsa, orada yokuz.
Türkiye
15 Temmuz 2017