Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, nasıl insanlarla aynı toprağı paylaşıyoruz, zaman zaman hayret ediyorum.. “Nasıl olabilir” diye hayret ediyorum.. Empati yapmaya çalışıp, kendimce küçük küçük mazeretler üretip, “Şu sebeple böyle söylenmiş olabilir mi?” diye çıkış yolları arıyorum. Ama her seferinde.. Empatim, iflas ediyor.. “Bu yapılan, ülkeye ihanet” diyorum.“Söylenilen, bu ülke insanlarına ihanet” diyorum.. Başka bir sonuca varamıyorum.. 3 sene önce de yazdım. 2 sene önce de yazdım..
2021 Aralık ayında yine yazmak zorunda kalıyorum.. Çünkü.. İlâç fabrikatörlerinin Türkiye’deki uzantısı olan ekip, aynı yalanları, aynı aylarda, tekrar tekrar, aynı cümlelerle gündeme sokuyorlar.. Resmen, yabancı ilâç fabrikatörlerinin sözcülüğünü yapıyorlar.. Bir ay önce.. İstanbul Eczacılar Odası başkanı hanımefendi, “Şu kadar ilâç yok” diye, ABD’li ilaç fabrikatörlerinin sözcülüğüne soyundu.
“Yalan söylüyorsunuz. Doğru söylediğinizde ısrar ediyorsanız, çıkarın, o ilâç listesini verin” dedik.
Veremediler. Bir yıl önceki oda başkanı da, aynı yalanı tekrarlamıştı.. Yine ısrar etmiştik.. Üç tane ilâcın yanına, 300 tane deodorant, parfüm ismi ekleyip, “İşte eczanelerimizde yeterince bulunmayan ilâçlar” diye açıklama yapmıştı..
Vicdansızlık, insan sağlığı üzerinden oynanan oyun, küresel şirketlere para kazandırmak için oynanan oyun, bu kadar acımasız..
Bu kadar vahşi.. Dün yine kafayı çıkardılar.. “İlâç kıtlığına doğru gidiyoruz” başlığı attılar.. Azıcık ülke sevgisi olan. Zerre miktarı insan sevgisi olan.. Üç tane küresel şirket para kazanacak diye, ülke insanları sağlık konusunda nasıl tedirginliğe düşürebilir?
İnsanları, “Acaba hastalandığımda, doktorun yazdığı ilâcı eczanede bulamayacak mıyım” karamsarlığına nasıl itebilirler?
Ortaya laf atıp, konuyu muğlak bırakmam, biliyorsunuz.. “İlâç kıtlığına gidiyoruz” diye başlık atan küresel şirketlerin Türkiye’deki sözcülerini ifşa etmeden bırakmam.. Emekçilerin sesi diye kendini tanıtan sol tandanslı internet siteleri, yoğun olarak vermişler, bu haber görünümlü, kapitalist dünyanın acımasız operasyonunu. Ben de size isim isim aktarayım, bu algıyı oluşturmak isteyenleri.. Raziye Akkoç isimli muhabir AFP’de haberi kaleme almış.
Girişinden anlıyorsunuz, kapitalist dünyanın sözcüsü olduğunu: “Türkler, kur krizi içinde ortadan kaybolan ilâçların peşinde” Bre vicdansız.. Bre insafsız.. Türkiye, ilâç fabrikatörleri ile oturmuş, bir yıllık anlaşma yapmış. Avroyu sabitlemiş.
Bugün sattıkları, ertesi günü “Faydası yokmuş” diye raflardan kaldırdıkları onlarca ilâcı listeleyebileceğimiz kapitalist dünyanın acımasız ilâç baronları, Türkiye ile oturmuş, “Bizden şu kadar ilâç alırsanız, biz de size, sabit avro ile ilâç satmayı taahhüt ederiz” demiş.
Bu dakikadan sonra sözleşmeden caymak var mı, ahlaksızların sözcülüğünü yapan, gazeteci kılıklı vicdansızlar..
İlâç üzerinden milyarlarca dolar kazanan fabrikatörlerin sözcüsü müsünüz siz!? Avukatı mısınız?
Her bir avukatlarına milyonlarca dolar ödüyorlar.. Sözleşmeyi yaparken, “Bu bizim aleyhimize” diye uyarılsaydılar.. Avukatları uyarmamış.
Şimdi gazeteci kılıklı avukatlar mı sahneye çıktı? Devam ediyor, gazeteci kılıklı avukat:
“Türkler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen ay kendi duyurduğu, konvansiyonel piyasa teorisine ters düşen ‘ekonomik bağımsızlık savaşıyla’ hızlanan kur çöküşüyle kaygı içinde.” Hadi oradan ilâç fabrikatörlerinin sözcüsü.. Kaygı içinde olanlar, sizin patronlarınız..
“Eskiden Türkiye’yi kazıklıyorduk. 1 TL’lik ilâcı 10 TL’ye satıyorduk.. Erdoğan’a geldi. Bizimle çatır çatır pazarlık yapıp, kârlarımızı minimize etti” diyorlar.. Yıllık yaptıkları anlaşmalara bile sadık kalmamak için, böyle medya organlarındaki kalemleri piyasaya sürüp, ilâç haberi yaparken, iktidarın ekonomik çözüm reçetesini eleştiriyorlar..
Peki bu ilâç fabrikatörlerinin sözcülüğünü yapan sadece bir muhabir mi? Hayır. Eczacı kılıklı kişiler de, bunlara teşne..
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca daha bir hafta önce, açık açık rezil adamları ifşa etti: “İlâç üreticileri Türkiye’ye pahalı ilâç satmak için ‘ilâç yok’ yönünde yalan haberler yaptırıyor.” Gerçekten de. Hemen ardından bazı ecza depolarına kontrol amaçlı gidiliyor..
Kayıtlarda yok gibi gösterilen ilâçların, var olduğu tespit ediliyor.. Eczacılar Odası yetkilileri, bu soytarılığa imza atan eczacılara hemen ceza keseceğine.. “Bir yanlışlık olmuştur” deyip, işin üstünü örtmeye çalışıyor..
Ve dünkü haberde, Ankara’nın merkezinde, Çankaya’da eczacılık yapan Berna Yücel Mintas konuşturuluyor.
“Şu an 1000 ilâcı bulmak zor” diyor, Berna hanım.. “O zaman dükkanda sen ne satıyorsun Berna hanım” diye sormam gerekir ama.
Bunların ne kadar rahat yalan söylediklerini gayet iyi biliyorum. Ama kendimi de test etmek için.. Hodri meydan diyorum..
Çıksın Berna hanım, eczanesinde hangi 1000 ilâcı satamadığını açıklasın.” Bakalım geçen sene İstanbul Ecza Odası başkanının yaptığı gibi, deodorant listesi mi açıklayacak. Yoksa, kışın ortasında kimsenin adını bile hatırlamadığı güneş kremi mi söyleyecek?
Hodri meydan.. Unutmayın.. 1000 tane ilâç dediniz.. Eğer 1000 tane ilâcı söyleyemezseniz..
Sizi yalancı ilan edeceğim. “Hatta yalancı”lıkla da yetinmeyeceğim.. Şu an zikretmek istemediğim sıfatları da isminizin önüne koyacağım..
Bakan çıkmış, “İlâç fabrikatörleri, pazarlık için bu yalanları uyduruyor” diyor.
Eczacılarımız ise, ilâç fabrikatörlerinden yana tavır alıp, “ilâç yok” diyorlar..
Ama sakın.. “Ben ‘yok’ demedim. ‘Bulmak zor’ dedim” diye karşıma çıkmasın..
Kendi demecinin olduğu medya organı, “ilâç yok” diye haberleştirdi. Eğer yalan yazdılarsa, tekzibini göreyim.
Tekzip etmedi isen, sen onlara pası attın. Onlar da akılları sıra golü attılar. Ama artık eski Türkiye yok. Sadece depoda saklanan ilâçların değil, söylenilen yalanların da artık hesabı sorulacak! Benden söylemesi..
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit