Emniyet istihbaratta görevli bir arkadaşla sohbet ettik. 15 Temmuz'da Vatan'daki emniyet binasına darbeciler helikopterle inmek istiyor. Aşağıdan ateş açıyorlar, inemiyor. Halk polislere yardım ediyor, arabalarını caddede bırakıp tankların geçişini engelliyor. Tanklardan polise kurşun yağıyor. Çatışma sonrası subay elbiseli teröristler EMNİYETTE sorguya alınıyor. İstihbaratta çalışan arkadaş "Utanmıyor musunuzhalka ateş açıyorsunuz? SİZ NERENİN ASKERİSİNİZ?"diye bağırıyor. Darbecilerden daha gür ses çıkıyor; "BizNATO'nunASKERLERİYİZ" diye haykırıyorlar. "Kendindenemin, bukadarözgüveni olan tutuklularla ilk kezkarşılaştım" diyor istihbaratçı. Sanki NATOgelip kurtaracak, darbe emrini vereninkendilerine sahip çıkacağına inanacak kadarvar olan müthiş bir özgüven. "Arkamdadağ gibi NATO var" mesajı verenteröristler! "Gördüğüm buydu. SankiNATO'dan güvence almışlardı" diyoristihbaratçı. "Darbe öncesi İncirlik'egelen Amerikan uçaklarından zamanzaman FETÖ liderinin indiğini biliyormuydunuz?" diye soruyor. FETÖ içinağlayan NATO komutanları geliyor aklıma. Sonra Moskova'da görüştüğümüz Shangay 5'lisinin kurucusu Orgeneral İvaşov'un sözüne gidiyorum; "Bir Türk Generalinin,İncirlik Üssü'nde bir Amerikan erindenemir alması içimi acıtıyor" diyordu. O Amerika'nın Türkiye'yi bölmek isteyen ikinci yüzü, önüne gelen teröristlere silah yağdırıyor. Türkiye Suriye'de PKK'lıların olduğu bir havaalanını vururken, İncirlik'ten kalkan Amerikan uçaklarının "O havaüssünde keşif yapacağız" diyerek Ankara operasyonunu durdurduğu çıktı ortaya. Bizi 5 saat oyaladılar, PKK'lıların kaçmasına yardım edip kurtardılar. İstihbarattaki arkadaş yıllarca Güneydoğu'da görev yaptı. "Terörlemücadele ettiğim illerden birindekiEmniyet Müdürü şu anda FETÖ'dentutuklu. Aynı zamanda da KCK'nın oildeki lideriydi, PKK'nın eylemleriniplanlıyordu" diyor. Dehşete kapıldım bu açıklamayı duyunca. Düşünebiliyor musunuz? Hem polisleri terörle mücadeleye gönderiyor, hem PKK'ya eylem talimatları veriyor hem de Pensilvanya çiftliğindeki CIA masasından emir alıyor... FETÖ'den tutuklu bir generalin de Cizre'de öldürülen 500 terörist arasından PKK'nın önde gelen liderlerinden birini sağ çıkarıp, Kandil'e kaçırdığı ortaya çıktı. Türkiye işte böyle kuşatılmış durumdaydı. Dışarıdaki tüm medya ve Batılı kurumlar da teröristlerin koruma KALKANI olarak ortaya fırlıyordu. Nitekim bizim merkez medyanın sevdiği, raporlarına büyük itibar gösterip manşetlerine taşıdığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün İcra Direktörü Kenneth Roth da bu ORTA OYUNCULARINDAN biriydi. Bir fotoğraf paylaşıyor, "Burası Halep değilErdoğan'ın Türkiyesi. İşte Kürtlerinyaşadığı Diyarbakır'a yaptıkları" diyetweet atıyordu. O fotoğrafta PKK'nın bombalısaldırısı sonucu ikisi polis 13 vatandaşımızınöldüğü harabeye dönen bina vardı. İnsanhakları İzleme Örgütü'nün başındaki adambile PKK'lı katilleri korumaya alacak kadarİNSANLIKTAN çıkarılmış hayvani birİFTİRA-ALGI görevi ifa ediyordu. Adamemirleri yerine getiriyordu. Bizim BATICImedya bu insanlık dışı hayvanlıkları aslagörmez, Millet'e duyurmazdı, yazmazdı. Dedik ya her taraftan kuşatma altındaydık. İlk defa "Bağımsız ve Milli Devlet"diyen bir ANKARA vardı karşılarında. Halbuki bu ülkeyi bir darbeyle 300 milyar dolar fakirleştiriyorlar, IMF'te borç sırasına sokuyorlar, cebimizden milyarlarca dolarları batık bankaların patronlarına aktarıp daha da yönetilir hale getiriyorlardı. General Ivaşov "Tüm dünyanın GSMH'sı 83trilyon dolar. Birkaç oligark aileninyönettiği para ise 1200 trilyon dolar" diyordu. 83 trilyon dolara sahip dünya, 1200 trilyon dolarlık devasa bir güç PARANINFİRAVUNLARINA karşı savaşıyordu. Firavunlar için birkaç trilyon dolar harcayıp, dünyanın her yerinde terörist liderlerle zavallı piyonlarını satın almak hiç de zor değildi. O PARANIN gücü seni alır Emniyet Müdürü de yapar, FETÖ'ye bağlar, PKK'yı yöneten KCK'nın tepesine de oturturdu. Onlar, HAİN genleri taşıyanları belirleyecek laboratuarlar kurmakta zorlanmazdı. Bütçesi Firavunları asla sarsmazdı. Türkiye bedeller ödeyerek tüm satılmış ihanet şebekelerinin içyüzünü artık tamamen çözdü. Şifreler kırıldı, kodlar çözüldü. O yüzden Cumhurbaşkanımız ve İçişleri Bakanımızın "Yakında bitecekler" sözünü önemsiyorum. İlk defa bu kadar umutluyum. Yeter ki biz kenetlenelim, provokasyonlara gelmeyelim. Devletinize güvenin..