Gazetemiz yazarı Av. Yaşar Baş yazdığında, gerekli önemi vermedik..
“UEFA ve tüm uluslararası spor federasyonları korsandır” başlığı ile gerçekleri hatırlattığında, üzerine gitmedik..
3,5 yıl önce yapılan hatırlatmaya kulak vermemenin sonuçlarını, şimdi yaşayarak öğreneceğiz gibi..
Ne diyordu, Av. Yaşar Baş, o yazısında: “Uluslararası spor kuruluşları, neredeyse tamamına yakını İsviçre hukukuna göre kurulmuş derneklerden ibarettir.”
Yanlış okumuyorsunuz..
UEFA idi, FİFA idi, sayın sayabildiğiniz kadarı ile.
Bu kuruluşların tamamı, birer dernek..
Siz onları, uluslararası kuruluşlar sansanız da..
Devletlerarası oluşturulmuş kuruluşlar gibi düşünseniz de.
Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulmuş değişik devletlerin eşit şekilde temsil edildikleri bir organizasyon gibi düşünseniz de..
Gerçek öyle değil.
Sabah erken kalkan bir dernek, organizasyonu yapmış.
Spor alanında etkinlikler düzenlemiş..
Yaptığı organizasyonlar tutmuş..
Herkes bu organizasyonlara katılmak için can atar olmuş..
O da.. “Ben kuralları koydum, şimdi uymak size düşüyor” demiş.
Bu çerçevede, uluslararası alanda spor etkinliklerinin yapılmasında belirleyici olmuş.
İkinci bir dernek de çıkmadığı için..
“Siz UEFA’yı kurdu iseniz. Biz de TEFA’yı kurduk” diyen çıkmadığı için..
Daha önemlisi..
Bu konuyu önemseyip, “Bu iş bir derneğe bırakılacak kadar ucuz değil” itirazında bulunacak bir uluslararası kurum çıkmadığı için..
Onlar da almışlar sazı ellerine..
Çalıyorlar, ha çalıyorlar..
Para işlerine girmeye hiç gerek yok..
Götürülen paraların haddi hesabı yok..
Bir yerlere kanalize edilen kara para aklama operasyonlarını ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.
“Futbol, sadece futboldan ibaret değildir” gerçeğinin arkasındaki uyarıları tekrara da gerek yok.
Ama..
Futbolu dünyamızın bir gerçeği olarak kabul etseniz de..
Bir derneğin bu konuda tek söz sahibi olmasını, izah edebilecek kimse bulamazsınız..
O dernek de..
İsviçre hukukuna göre kurulmuş bir dernek.
Dolayısı ile..
Sizin “Resmi bir kurum karar alıyor” zannı ile takip ettiğiniz görüşmelerin sonuçlarında çıkan kararlara, Türkiye’de Kanaryaseverler Derneği’nin aldığı kararından hoşnut kalmadığınız için ne yapmanız gerekiyorsa..
UEFA’nın kararı hakkında da onu yapmak durumunda kalıyorsunuz..
Yani, Türkiye’de kurulu Kanaryaseverler Derneği’nin aldığı kararı iptal ettirmek için Türkiye’deki mahkemeleri müracaat ettiğiniz gibi.. Türk hukukunun uygulanması ile, o derneğin kararının masaya yatırıldığı gibi..
UEFA’nın aldığı kararların iptali için de, İsviçre mahkemelerine gitmek durumda kalıyorsunuz.
İsviçre hukukuna göre müracaat etme zorunda kalıyorsunuz..
Tüm bunları niye anlattım?
3,5 yıl önce Av. Yaşar Baş’ın yazdığı, ama dünya genelindeki her haksızlığın takipçisi olan, her yanlışı sorumlularının gözüne gözüne sokan Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi yetkililerinin dikkatini çekmeyen yazıda anlatılanları niye özetledim?
Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın geçen hafta Arnavutluk, önceki akşam da Fransa ile yaptığı milli maçtaki “asker selamı”nın soruşturmaya konu olması sebebi ile Yaşar Bey’in yazısını sizlere aktardım..
Bugün geldiğimiz noktada karşımızdaki tablo şu:
Bir futbol maçında, gol atan takımın futbolcuları, sevincini belli etmek için, ellerini iki yana açarsa, bu şekilde koşarsa sorun yok..
İşaret parmakları ile göğü gösterirse ceza yok.
Takla atarsa sıkıntı yok.
Timsah yürüyüşü dedikleri tarzda, birbirlerinin ardı sıra dizkapakları üzerinde yürürlerse, onların tanımlaması ile “No problem.”
Uçarak yere kapanırlarsa dert yok...
İstavroz çıkartırsanız mesele değil.
Ama, elinizi alnınıza götürüp, selam verirseniz, soruşturma açılır..
Arnavutluk maçında, A Milliler’in, askerimize gönderme yapmak için verdiği selamdaki gibi, sevinç gösterisi yapılırsa, dün Fransız bakanın yaptığı şikayet üzerine UEFA’nın yaptığı açıklamaya göre, müfettiş tayin edilmesinden anlıyoruz ki..
“Asker selamı vermek” suç!
Şu an ceza çıkmadığı için.
En azından şimdilik diyelim, “suç olabilir!”
Bu neyin kafası?
A Milliler asker selamı verdiği için soruşturma açılmasına karar verenler..
Aynı maçta, Fransa’nın kazandığı gol sonrasındaki sevinç görüntüsünü de mercek altına aldılar mı?
Türk milliler, sadece sağ ellerini başlarına götürerek sevinç gösterisi yaptılar.
Ama Fransız futbolcu, önce sağ elini, sonra sol elini de başına götürerek (kulağına götürerek) sevinç gösterisinde bulundu..
Ne anlamı var, bu hareketin?
Anlamı ne?
Ne ise; o!
Anlamı sana göre bu, bana göre şu!
Boşverin hikayeyi..
Aynı maçta gol atan bir futbol takımının oyuncusunun hareketini normal görüp, bir diğerinin sevinç gösterisini soruşturma konusu yaparsanız..
Ki..
Ortada absürt/argo/müstehcen bir hareket de yok..
Bir sevinç hareketine soruşturma açıp, diğerine açmazsanız..
Soruşturmayı açarken gerekçe gösterdiğiniz, “politik ve provokatif” hareketi, tam da siz göstermiş olursunuz..
Futbolcuların sevinç hareketlerini yorumlayacaksanız..
Haç çıkartmaktan başlayabilirsiniz.
Futbolcuların formalarındaki haç işaretinden başlayabilirsiniz..
Ha, “Müslüman futbolcular da, bazen ‘secde’ ile sevinçlerini yaşıyorlar” derseniz..
Yakında ona da soruşturma açmayacağınızın bir garantisi yok zaten..
İngiliz televizyonu, Mısırlı futbolcu Salah’ın secdesini sansürleyerek işe başlamış zaten..
Sözün özeti, korsan UEFA, korsanlığını yapıyor..
Haçlı kafası, haçlı olduğunu ispatlıyor.
Gerisi, lafu güzaf!
Ali Karahasanoğlu/Yeniakit