Gittiği yol zaten yol değildi.
Kendimizi bildiğimizden beri BATI'ya gidiyoruz ama ya kravatımızı
ya kıyafetimizi ya da duruşumuzu beğenmedikleri için olsa gerek her
defasında geri gönderiyorlardı. Türkiye bunu anladı. Çin ile yani
durdurulması mümkün olmayan güç ile yan yana gelmek istedi. HAVA SAVUNMA SİSTEMİ almak için düğmeye bastı. Hemen KOBANİ'yi patlattılar. "Türkiye hiçbir şey alamasa da BATI'ya yürümeye" devam etsin diye...
Bu zorluklar atlatıldı. Yine tehlike var. Türkiye kendi ROTASINI çizdiği sürece de olacak...
Bu denklemde hem Türkiye hem Almanya hem Fransa nasıl görünüyor?
Buna bir bakalım. Çin'e kadar da uzanalım ki olacakları tahmin edelim...
Almanya hep öfkeli. Türkiye'ye öfkesi dinecek gibi durmuyor.
Tabii bunun belli başlı nedenleri var!
Açalım biraz...
15 Temmuz darbe girişiminden sonra emirleri Berlin'den alan 18 ajan
Türkiye'de gözaltına alındı. Biz bunları tanıdık mı? Elbette hayır! Biz
tanıyamadan KAOTİK ortamdan faydalanıp 13'ü serbest bırakıldı. Yok olup gittiler!
Düşünmemiz gereken, Almanya nasıl oluyordu da burada HAKİMLERE kadar güç yetiriyordu!
Yetirirdi! Bu işler böyle yürürdü! Almanya EMİR verdi, serbest kaldılar... Alman devletinin operasyon için devreye girip serbest bıraktırdığı bu isimler ALMANYA'NIN İSTANBUL'DAKİ RESMİ OLMAYAN KONUTU'nda ağırlandı!
Her türlü hazırlık yapıldıktan sonra deniz yolu ile Yunanistan'a
geçtiler, oradan da Almanya'ya uçtular. Bağrımızda operasyon çekiyorlar,
bilmiyorduk. Ama o hakimler biliyordu!
Devam...
Olayın güzel bir yönü vardı yine de! Ele geçirilen 18 kişiden 13'ü kaçırılsa da 5'i hala TÜRKİYE 'nin
elindeydi! Türkiye konusunda özel olarak eğitilen, ülkenin birçok
noktasında halkı sokağa dökebilecek yetenekte olan bu ajanlar şu an
hapiste. Eğer o 5 kişi şu anda dışarda olsaydı, 16 Nisan referandumundan
sonra İstanbul ve Ankara sokakları karışmış olacaktı.
Biz yine bilmiyoruz ama GEZİ OLAYLARI sırasında ortalığı karıştıran, sokakları savaş alanına çeviren içerideki 5 kişiydi! Hapse gönderilen bu 5 kişi nedeniyle ALMANYA üniversitelerde de sokakta da gücünü yitirdi...
Operasyon yapamamalarının nedenlerinden biri bu! En güçlüsü yani...
Ama mücadele sürüyordu!
Hapisten kurtarılan 13 isim Türkiye'de deşifre olmuş durumda. Bir daha
Türkiye'ye girme ihtimalleri de yok gibi. Çıksalar da geri gelemezler
artık. Türkiye, özellikle son 3 ayda Alman isimlerle yakın temasta olan
50'nin üzerinde yetkiliyi daha gözaltına alınca, eylem yapacak,
kitleleri harekete geçirecek kimse kalmadı. Bunlar bizlerin bilmediği
alanda süren savaşın tanımıydı! Bunun üzerine Merkel ve ekibinden hamle
geldi...
Alman yetkililer, hapisteki 5 Alman'ı kurtarmak için kendi ülkelerinde MİT'i öne çıkardı. Birçok kişinin MİT ile bağlantılı olduğu iddiasıyla yakında gözaltılar başlatacaklardı!
Çünkü Almanya eğer o 5 kişiyi kurtaramazsa, bir daha Türkiye'de
operasyon yapacak yeni isimler bulamayacaktı. Durum Merkel için bu kadar
vahim. Almanya, Türkiye'deki planlarını hayata geçirecek ekibi
kurarken, "Siz asla yalnız değilsiniz. Başınıza gelebilecek her türlü olumsuz durumda, Almanya Cumhurbaşkanı, Almanya Başbakanı ve Federal Meclis sizi kurtarmak için gerekeni yapacaktır" diyor.
Türkiye'de hapiste tutulan 5 kişinin parmaklıklar ardından geçirdiği her gün, Almanya'nın büyük projesini baltalamakta!
Merkel'in ani Türkiye ziyareti de bu 5 kişi için ortak bir yol bulma
projesinin ilk adımıydı. Ancak beklenen olmadı. O andan itibaren
Almanya, medyasıyla, İçişleri'yle, Dışişleri'yle Türkiye'ye karşı
operasyonlara başladı. Onlar da elinden geleni yapacak, biz de! Savaş
bu! Mücadelenin alanı çok büyük. Onların VAROLMA savaşı bu! Ama
düşüp de sarıldıkları ip, 60 yıldır AB'ye almayıp kapıda beklettikleri
Türkiye'ye ait... Tarih böyle akıyor işte! Hiç bu günleri düşünmediler!
AVRUPA'dan devam edelim. Fransa'ya geçelim...
VE OPERASYON NASIL OLUYOR GÖRELİM! DERS GİBİ!
Fransa'da merkez sağın adayı François Fillon, seçimlerin en favori
ismiydi. İkinci tura kalması halinde Fransa Cumhurbaşkanı olacağı
anketlerde de görüldü. Bunu bilmeyen yoktu! Ama bir el devreye girdi ve
bunu durdurdu! Fillon, çok iyi bir Katolik'ti. O nedenle "Vatikan'la iyi ilişkiler içinde olmalıyız" fikrini her yerde söyleyen bir isimdi. Bir ateş açıldı! François Fillon'un eşi Penelope Fillon'un "parlamenter danışmanı"
sıfatıyla 1998'den itibaren çalışmadan 8 yılda 500 bin euro'ya yakın
maaş aldığı ortaya çıktı. Yasal bir süreçti bu! Ama Fillon inkar edince
iş etik anlayış üzerinden tartışıldı. Fransızlar "Benim paramı bana
sormadan harcayamazsın!" diyerek Fillon'un önünü kesti ya da kestirildi!
Medya da BORDROLARI manşetten verince iş büyüdü. Fillon çırpınsa da çok sevilmesine rağmen geri düştü! Fillon operasyonunu görünce "Onun politikalarının tam tersini yapan gelecektir" dedim. Tabii kendi kendime...
Ortada yabancı ve Türk düşmanı Le Pen ile nereden geldiği pek bilinmeyen Macron vardı.
Macron, ROTHSCHILD AİLESİNİN bel bağladığı bir isimdi ve 24 yaş
büyük öğretmeniyle evliydi. Garip bir yolculuğu vardı. Zaten kendi
misyonunu ne sağ ne sol olarak tanımlıyordu. YÜRÜYÜŞ'e başlamıştı. Ama arkada AİLE yani ROTHSCHILDLER bulunuyordu.
Peki Le Pen ile Fillon'un ortak özelliği var mıydı?
EVET VARDI!
Marine Le Pen gibi Fillon da Vladimir Putin'e hayrandı... François Fillon, Rus yayılmacılığına set çekilmesine de karşıydı.
Ancak PUTİN'in çok önemli bir lider olduğunu biliyor ve RUSYA ile sıcak ilişkilerin iki ülkenin çıkarına olduğunu düşünüyordu! Kilit kelime RUSYA'ydı!
Fillon ayrıca Margaret Thatcher'in politikalarını benimsiyor, aynısını
Fransa'ya uygulayacağını iddia ediyordu. Ancak Britanya karşıtlığıyla
tanınıyordu. Margaret Thatcher'in ekonomik hamlelerinin Britanya'yı
güçlü kıldığını, aynı hamlelerin Fransa'yı da büyüteceğini açık şekilde
ifade ediyordu. Yani RUSYA ile yan yana gelecek, İNGİLTERE 'ye diş gösterecekti!
İŞTE BU ZORDU!
Çünkü yeni düzenin içinde BAŞROL İNGİLTERE 'nindi! Akıllarıyla bunu başardılar.
Birden fazla yerde inanılmaz operasyonlar yaparak ipi göğüslediler.
ABD'de de onlar vardı, Çin'de de... Zaten dünya bu iki devin arasındaki
kalan kısımdı!
Fransa'dan devam edelim...
Rothschild ailesi, Avrupa ülkelerindeki önemli bakanlıkları yönetir.
Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Rothschild ailesine karşı bir
isimdi. Özellikle Maliye Bakanlığı'na Rothschild ailesine yakın bir ismi
geçirmedi.
Israr etti! Geri adım atmadı. 2014 Ocak ayında, kendinden 20 yaş genç
sevgilisi Julie Gayet'le yaşadığı skandal, medyada duyuruldu!
Yayını yapan Closer dergisinin sahibi, Rothschild ailesine bağlı Bauer
Media Group ve Mondadori'ydi! Oyun başlamıştı! Devamı vardı! Hollande'ın
o günlerdeki göstermelik sevgilisi Valerie Trierweiler, Rothschild
ailesine bağlı biriydi. O da, Hollande'ın siyasi kariyerini bitirecek
adımlar attı.
Büyük panik yaşayan ve Rothschild ailesinden özür dileyen Hollande,
skandaldan birkaç ay sonra Maliye Bakanlığı'nı şimdi Fransa
Cumhurbaşkanı olması en yüksek ihtimal kabul edilen Macron'a teslim
etti. Ekonomi, Sanayi ve Dijital Bakanlığı da Macron'a bağladı. Hollande
siyasi kariyerinin bittiğini o tarihte anladı. Maliye bakanlıkları
Rothschild ailesi için çok önemlidir.
Macron değil de Le Pen'in seçildiği bir Fransa'da da yine Maliye
Bakanlığı, Rothschild ailesine yakın bir isme verilecekti. Aksi halde Le
Pen'in kirli geçmişi kısa sürede ortaya dökülürdü.
Yani aile Fransa'da liderliğe MACRON'u hazırladı. Hollande'yi
yola getirerek başlayan süreç Fillon'u durdurarak devam etti. Le Pen'i
de ya durduracaklar ya da gelirse kontrol altına alacaklardı. RUSYA ile yan yana olan FRANSA istenmiyordu.
Çin geliyordu ve yürüyüş giderek hızlanacaktı.
Kimse onlarla baş edemezdi. Koca bir makine gibi üretiyorlardı.
Yorulmadan, durmadan, mola vermeden! Yenmek imkansızdı! Eğer Macron
gelirse AVRUPA'nın liderliği Almanya'dan alınacaktı! AB'de yani SOVYETLER 'e karşı kurulan ittifakta ÇALIŞANLARA VERİLEN HAKLAR yavaş
yavaş geri alınacaktı. Çünkü Avrupa eski standartlarda yaşayamazdı...
Uzun vadede az paraya çok işin yapıldığı bir coğrafya olacaktı.
Fransa'nın dediği olmadığı zaman da pimi çekip patlatacaklardı. Avrupa
dağılacaktı.
Nasıl dağılacağı tartışılıyordu sadece... Macron eliyle mi yoksa Martin Schulz eliyle mi! Hepsi AİLENİN OYUNCULARIYDI. Avrupa'yı liderlerle teslim alıyorlardı. Ama herkes Macron'un 24 yaş büyük eşini konuşuyordu!
Sadece Fransa değil tüm dünya! Garip olan buydu! OYUN KURAN AKIL BAMBAŞKA düşünüyor ve istediği sonucu alıyordu!
İnsanlar oyunu değiştiremeseler de en azından görebilirlerdi! Göremeyenin söz söylemeye hakkı yoktu! AİLE TÜM HIZIYLA YOL ALIYOR...
Durduracak kimse de yok. Durduramazlar da...
Türkiye'ye gelirsek! ÇİN ile yakınlaşma aynı zamanda Londra ile Washington ile yakınlaşma demektir! Ki bu bizi büyütür. TEK YOL DA BUDUR! Dünyanın yeniden kurulduğu eksene uzak kalamayız. Zenginlik ve refah için bu şart.
İPEK YOLU, AFRİKA ve ORTADOĞU BİZE UĞRAMADAN GİDİLECEK YERLER DEĞİL... BATI bunu bildiği için saldırıyor! Artık onlar için de geç! Ama yine de geleceklerdir. ÇİN ile
Hindistan ile Londra ile yan yana geldiğinizde birilerinin ömrü
kısalıyordur! Ölümü beklemek istemeyenler can havli ile hamle
yapacaklardır...
Ama sorun değil... Türkiye artık kendi rotasını belirleyen bir güç. TÜRK OLMAK AYRICALIK ARTIK! Rahatsızlığın nedeni bu!
Gelecekler ama yel kayadan toz alır... İleri...
NOT: Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin'e gidiyor. Ya gitmeden önce ya da oradayken bir hamle gelecek. Belki Rıza Sarraf üzerinden...
Ergün Diler/Takvim-25 Nisan 2017